Yeniden Bisiklet

İzmir körfezi etrafınca, Bostanlı'dan Altınyol, Alsancak, Konak ve Inciraltı yolunu izler, ya da Bornova'dan Inciraltına körfezin güney kıyılarında dolaşırdık bisikletlerimizle. Günboyu sürerdi, yemeği gezmesi de içinde.

İzmir gibi değil İstanbul, ama uğraşınca oldu, açılışı yaptık, Maltepe'den Modaya kadar kısa ama keyifli bir tur attık akşam. Dalgalar da coştu, yıkadı bizi bisikletlerimizle.

Bisiklet kullanabilmek için çaba gerekiyor; çaba göstermek için bisikleti çocukluğumuzda kalan hali ile değil, birbiriyle uyumlu parçalardan oluşan bir sistem; mekanik, basit, hızlı, zorlu, keyifli ve sağlık için gerekli görmek, düşüncemizi bu yönde geliştirmek gerekiyor.

Bisikletin insan ile uyumu giderek artıyor: güçlü ve hafif kadrolar, gelişmiş Vites, pedal ve fren sistemleri ve kolay taşınabilirlik. Okuyarak başlayabilirsiniz:

Fren

Pedal

Genel

Özgür Yazılım, Özgür Toplum Kitabı

Elektrik Mühendisleri Odası Richard Stallman'ın Özgür Yazılım, Özgür Toplum kitabını yayınladı. İlgilenenlere duyurulur.

Sunuştan:

"Birçok farklı ortamda sunulmuş makale ve konferans tartışmalarından oluşan bu derlemede, yazılımın nasıl oluşturulduğu, hangi fikri mülkiyet araçlarına sahip olduğu ve yazılım topluluğunun gerçekte neyi temsil ettiği üzerine tartışmaları, özgür yazılım felsefesi ve ortaya çıkışı, yazılım sahipliği, özgür yazılım ve açık kaynak yazılım karşılaştırması, telif hakları, copyleft ve patentler hakkında bilgi ve tartışmaları, Genel Kamu Lisansları'nın son sürümlerini ve özgür yazılımı anlayabilmek için gerekli birçok tanım, tartışma ve hikayeyi bulacaksınız.
Üç yaşlarında bir çocuğun görüp beğendiği bir oyuncağa verebileceği iki tip tepki olabilir. Ya "o oyuncaklar benim!" diyecektir, ya da "ne güzel oyuncaklar!" deyip oynadıktan sonra onların bir arkadaşına verecektir. "Ne güzel oyuncaklar" demesi yüzünü toplumsal faydaya dönmesinin ilk adımıdır belki de. Yazılım alanının bir oyun alanı ve paylaştıklarının oyuncak olmamasına rağmen, üretimlerini "benim" değil "bizim" diyerek tüm toplumla paylaşmakla yetinmeyip, bu felsefeyi bütün bir yazılım alanı için etkin kılarak tüm insanlığın faydasına olacak şekilde bu alanı değiştirme cesaretine ve azmine sahip olan Richard Stallman'ın ve özgür yazılım topluluğunun hikayesini ve fikirlerini büyük bir keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Özgür yazılım, özel mülk yazılım, Linux-GNU/Linux, açık kaynak, copyleft, fikri mülkiyet, patentler ve telif hakları tartışmalarını, toplumumuzda daha fazla kişi için bilinir kılması, egemen kültür tarafından belirlenen ve tartışılmaz, alternatifsiz olarak sunulan yazılım üretim, geliştirme, dağıtma ve paylaşma biçimleri ve anlayışı üzerinde zihin açıcı olması, "özgür yazılım" kavramındaki "özgür" vurgusunun daha da öne çıkması ve tabii ki Özgür Yazılım Hareketi'nin gelişimine bir katkı sağlaması amacıyla basıma hazırladığımız bu kitabı sizlere sunmaktan onur duymaktayız."

Ayrıntılı bilgi için: http://www.emo.org.tr

Buruk bir bayram daha...

Yine bir Bayram geldi ve ülkenin Bayram öncesi hali hiç iç açıcı değil. Dün memurlar iş bırakma eylemi yaptılar, bir gün önce de öğretmenler günü oldukça sönük geçti. Daha da genele; ülkedeki insanların suratlarına baktığınızda bayram sevinci yerine kaygı ve endişe görüyorsunuz. Kurban fiyatlarındaki değişim haberlerinden daha çok kimlerin kurban alabilecek güçte olmasının daha önemli olması gerekirken bu durum da göz ardı ediliyor. Bu ülkenin insanları daha refah içinde, geleceğe daha umutla bakarak karşılayacakları bayramları hak ediyorlar. Ama bu bayram bunlardan biri değil.

Herkesin kardeşçe, sağlıklı, mutlu bir bayram geçirmesi dileğiyle...

En iyi açık kaynak raporlama araçları

Yazılım geliştirirken gereksinim duyulan şeylerden biri raporlamadır. Kullanıcılar mutlaka rapor isterler. Bu raporları hızlıca kullandığınız programlama dili bileşenleriyle yapabileceğiniz gibi daha kapsamlı raporlar için hazır araçları kullanabilirsiniz.

Yaptığımız bir projede özgür yazılım olduğu için jasper reports'u kullanmıştık. Java'da kullanılabildiği için oldukça işimize yaramıştı. Açık kaynak raporlama araçlarına bakarsak, günümüzde seçeneklerin oldukça arttığını görebiliriz. Bir yazıda açık kaynak raporlama araçları listesi paylaşılmış. İlgilenenlere duyurulur.

Öncelikler ve zaman kullanımı

Bir yazıda yapacaklarınızın önceliğine karar verme başlığını görünce yazıyı çevirerek paylaşmak istedim. Biraz düşününce konu hakkında kendi düşüncelerimi paylaşmanın daha doğru olacağını düşündüm.

Yapmamız gerekenler, yapılması gerekenler var. Mutlaka bir şeyler üretmeyi kafamıza koyuyoruz. Belki de hiç bir şey üretmeden sadece zamanı tüketmeyi kafamıza koyuyoruz. Her halükarda en değerli şey olan zamanı planlamamız gerekiyor. 24 saat aralıksız üretemeyeceğimiz gibi, 24 saat aralıksız zamanı boşa da tüketemiyoruz. Bu durumda 24 saati nasıl değerlendireceğimiz planlamamız gerekiyor. Her ne kadar her zaman hoşunuza gitmeyen şeyleri yapmayın gibisinden öneriler olsa da bazen hoşunuza gitmeyen bazı şeyleri de yapmanız kaçınılmaz. Bunları da zaman planımıza koyuyoruz. Sadece soyut şeylere değil, somut şeylere, en önemlisi insanlara zaman ayırmamız gerekiyor. Bütün bu süreci en iyi şekilde planlamak ve disiplinli bir şekilde uygulamak gerekiyor. Hele ki uğraştığınız, yapmaya çalıştığınız onlarca konu, çalışma, yazı, çizi, düşünme, üretme gibi şeyler varken. İnsanları, sevdiklerinizi dışarıda tutmadan bütün bunları iyi bir şekilde yapmanız gerekiyor. O zaman ne yaparsınız? Öncelik sırası oluşturursunuz. Gerçekten önemsiz olduğunu düşündüğünüz şeyleri yapmazsınız veya geç yaparsınız. Önem sırasına göre işleri yapmaya başlarsınız. Yapamayacağınız, zaman ayıramayacağınız konulara girişmezsiniz. Başkalarından gelen istekleri kendi öncelikleriniz ve konuya göre değerlendirirsiniz.

Düşüncelerim genel ve çok söylenen şeyler oldu sanırım. İlgili yazıdaki ana başlıkları paylaşıp sizi daha fazla sıkmayayım.

Yazıda özetle yaptığınız şeyden zevk alın, güçlü noktalarınıza odaklanın, yaptığınız işte nasıl mükemmel olacağınızı araştırın, önceliklerinizi oluşturun diyor. Ve SWOT adını verdiği bir yöntemi öneriyor.

Zaman planlamasına yönelik olarak bir başka yöntem de Getting Things Done yöntemi. GTD kısa ismiyle belirtilen yöntem için bir çok yazılım aracı da var. Bir ara denedim, ama beceremedim. Kaotik zaman planlaması sanırım benim karakterime yerleşmiş :)

2009 LOÇ Tırmanışı

Bursa Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü (BUDAK) nün
Dağcılık Federasyonumuzun Kurucusu ve İlk Başkanı
merhum Latif Osman ÇIKIGİL(LOÇ) anısına
geleneksel olarak her yıl düzenlediği
LOÇ ANMA TIRMANIŞI
Bursa Uludağ’da 14 - 15 Kasım 2009 tarihinde gerçekleştirildi.


Zirve yüksekliği 2543 mt
Kamp alanı yüksekliği 2450 mt
Yürüyüş süresi 16 saat.
Gece sıcaklık ~= -10 C
Katılımcı sayısı ~= 160



Panel: Yeni Medyada Nefret Söylemi

İstanbul'da yaşayanlar için bir panel duyurusu.

“Yeni Medyada Nefret Söylemi” konulu bir panel düzenlememizin nedeni, Türkiye’nin gündelik yaşamında öteki olarak işaretlenenlere yönelik ırkçı, zenofobik ve homofobik nefret söyleminin geleneksel medyanın yanı sıra giderek daha yaygın bir şekilde yeni medya ortamında da dolaşıma girmesi ve yeniden üretilmesindeki dikkat çekici artış olmuştur.

Panelde, önce nefret söyleminin kökleri, nefret söyleminin ve nefret suçlarının hukuki zeminde yeri, ardından da yeni medya ortamında nefret söyleminin hangi mekanizmalarla nasıl üretildiği serimlenecektir. Son olarak da, yeni medya ortamında dolaşıma sokulan ve yeniden üretilen nefret söylemine karşı mücadele etmek için olası çözüm yolları tüm katılımcılarla birlikte tartışılacaktır.

Bu panelin düzenlenişinin bizati kendisi de nefret söylemine karşı bir farkındalık bilinci uyandırmayı amaçlamaktadır.

Tarih: 21 Kasım 2009, Saat:13.30 - 17.00

Yer: Tarık Zafer Tunaya Konferans Salonu Tünel/Taksim

Yöneten: Mutlu Binark / Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi

Düzenleyen: Alternatif Bilişim

Konuşmacılar:

  1. Nefret Söylemi Nedir ve Geleneksel Medyada Nefret Söylemi
    Aslı Tunç / İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi
  2. Nefret Söylemi ve Nefret Suçları: Hukuki Boyutu
    Ayşe Kaymak/İstanbul Barosu Avukat, Alternatif Bilişim Hukuk Danışmanı
  3. Ana Akım Medyanın Haber Portallarında Nefret Söylemi
    İlden Dirini/Özgür Radyo
  4. Toplumsal Paylaşım Ağlarında Nefret Söylemi
    Kolektif Üretim adına Eser Aygül/Gazi Üniversites SBE.
  5. Video Paylaşım Sitelerinde Dolaşıma Sokulan Nefret Söylemi
    Tuğrul Çomu/Ankara Üniversitesi SBE.
  6. 6.Genel Değerlendirme ve Tartışma
Alternatif Bilişim
www.alternatifbilisim.org

Java geliştiricilerinin bilmesi gereken 10 şey

Bir yazıda bütün Java geliştiricilerinin bilmesi gereken 10 şey yazılmış. Bu tarz yazılar, 10 şey, 20 şey, hiç bir şey gibi şeyler çok çıkıyor biliyorum. Yine de paylaşmak istedim. Üzerinde tartışabiliriz, yanlarına yazdıklarımın bir kısmı kendi düşüncelerimdir.

  1. Java'nın ve Nesne Yönelimli Programlamanın hemellerini hatırlayın: Hatırlayın yerine hiç unutmayın demek daha doğru olur sanırım. Buna karşı çıkacak birini de düşünmüyorum.
  2. Teknoloji kümenizi bilin: Evet, hızlı yazılım geliştirmek, tekerleği tekrar tekrar tasarlamamak, uygun hedef uygun ortam ve teknoloji kullanabilmek için Java'yı, sanal makinelerini, farklı teknolojileri, kütüphaneleri bilmek yararlı olacaktır.
  3. Farklı J2EE anaçatıyla denemeler yapın: Spring, EJB, vb. farklı J2EE teknolojileriyle denemeler yapıp, uygun olanı seçmeniz iyi olacaktır.
  4. Bir betik dili öğrenin: Mutlaka Java içerisinde kullanabileceğiniz hatta başka zamanlarda da kullanabileceğiniz bir betik dilini öğrenin (bence Python öğrenin :D )
  5. Web servislerini nasıl geliştireceğinizi öğrenin: Web servisleri yükselen trend olduğu söylenen ve IBM, Sun gibi büyük firmalar tarafından "pompalanan" şeyler. Gerçekten iyice öğrenin, kullanım gerektiren zamanlarda kullanın.
  6. Multithread kavramlarını ve uygulamanızda ne zaman kullanmanı gerektiğini öğrenin.
  7. JDBC ve JPA ile veritabanı geliştirme: Buna açıklama gerekmez sanırım :)
  8. AJAX ve İstemci tarafında çalışan bir betik dilini (JavaScript) öğrenin.
  9. Java'nın rakiplerini öğrenin (.NET, Ruby, vb.) ve en iyi IDE hangisidir tartışmalarından uzak durun.
  10. Ant (hatta MAVEN) öğrenin, Tomcat vb. bir uygulama sunucusunu kavrayın.
Ağırlıklı olarak web tabanlı veya J2EE uygulamalar için belirlenmiş bu maddeleri dikkate almak yararlı olacaktır :)

Java ve İlişkiler

Nesne yönelimli programlama dersinin asistanlığını yapıyorum. Bu bağlamda sorular geliyor. En son Nesne Yönelimli Programlama'da Association, Composition ve Aggregation kavramları soruldu. Bu kavramları kodumuzda kullanıp kullanmadığımızı nasıl anlarız? Bu soruyu ortada bırakmak şartıyla, bu kavramların tanımlarını yapmaya çalışayım.

Association (Birliktelik): İki sınıf arasındaki yapısal ilişkiye verilen isim. Herhangi bir dereceye sahip olacak şekilde aralarında ilişki bulunan sınıflar bu birlikteliğe sahip olurlar. UML gösteriminde düz bir çizgi ile temsil edilmektedir. Bu ilişki bize o iki sınıf arasında mesaj alışverişini sağlayan bir kanalın olduğunu anlatır. Burada Java'da mesaj alışverişinin metot çağrımlarıyla gerçekleştiğini hatırlatmak gerekir. Birliktelikler genellikle referanslar ile gerçekleştirilir.

Aggregation (Münasebet): "Sahip olma" ("possession") ilişkisini temsil eden özel bir birlikteliktir. Dairesel olmama koşulu vardır. Bunun anlamı nesne kendisiyle münasebet kuramaz. Bu yüzden münasebet çizge değil, ağaç yapısı oluşturur. Aggregation "has-a" ilişkisidir. Her iki nesne de kendi bağımsız varoluşlarına sahiptir.

Composition (Oluşum): Sahiplik ("ownership") modellemesi için kullanılan özel bir birliktelik türüdür. Aggregation'a benzer ama tek farkı Bütün-Parça ilişkisini temsil etmesi ve parçanın kendi bağımsız varlığına sahip olmayışıdır. Bütünün varlığını temsil eden nesne ayrıca parçanın da yaşamından sorumludur. Oluşum "contains-a" ilişkisi olarak anlaşılmalıdır. Münasebete benzer olarak oluşum da Ağaç yapısı oluşturur, çizge değil ve dairesel olamaz.

Aggregation-Composition arasındaki farklar

  • Aggregation "has-a" (var) ilişkisidir, Composition "contains-a" (içerir) veya "bütün-parça" ilişkisi
  • Aggregation'da iki nesne de kendi bağımsız varoluşlarına devam ederler, Composition'da parça'nın ömrü bütün nesnesiyle temsil edilir.
  • Composition'ın daha güçlü ilişki olmasına karşın Aggregation daha gevşek bir ilişkidir.
  • UML'de Aggregation işi boş köşegen ve düz çizgi, composition dolu köşegen ve düz çizgi ile gösterilir.
  • Composition ilişkisindeki "parça"nın sadece bir "bütün"ü olabilir. Aggregation kapsanan tarafta 0..* derecesine sahip olabilir.
Bir bağlantıda Araba örneği üzerinden Composition ve Aggregation arasındaki farkı şöyle anlatıyordu:
Bir örnek Arabadır. Araba Parçalarından oluşur. Bu parçalara sahiptir. Eğer bir Parça yoksa araba bozuktur. Araba Parçalarıyla Composition oluşturur.

Ayrıca Arabanın Yolcuları vardır. Yolcular Arabanın Parçası değildir. Eğer bir Yolcu yoksa Araba bozuk değildir. Araba Yolcularına sahip değildir. Araba'da değillerse başka bir yerdedirler. İlişki geçicidir. Yolcular gelir ve gider. Araba ve Yolcular arasında Aggregation ilişkisi vardır.


Her iki ilişki aslında compositiondır. Arabanın hem Parçaları hem de Yolcuları vardır. Farklılık süresindedir. Parçalarla olan ilişki daimidir, Yolcularla olan ilişki geçicidir.

Kaynaklar:
http://faq.javaranch.com/view?AssociationVsAggregationVsComposition
http://ootips.org/uml-hasa.html
http://www.javaworld.com/javaworld/jw-06-2001/jw-0608-java101.html
http://geekexplains.blogspot.com/2008/07/composition-vs-aggregation-whats.html
http://www.bilgisayarkavramlari.com/2008/12/20/birliktelik-munasebet-ve-olusum-association-aggregation-and-composition/
http://stackoverflow.com/questions/1384426/distinguishing-between-delegation-composition-and-aggregation-java-oo-design
http://www.coderanch.com/t/468736/Java-General/java/Aggregation-Java

DISTINCT yerine IN veya EXISTS

SQL cümlelerinde JOIN kullanımı sonucu tekrarlayan kayıtlar ile karşılaştığımız oluyor. Bunları tekil hale getirmek için DISTINCT kelimesini kullanabiliriz(1), ancak distinct sıralama ve filtreleme işlemi yapacağından sorgunun performansını azaltacaktır.
DISTINCT kullanmak yerine mümkünse JOIN ifadesinde kullanılan tablo ve koşullar ayrılarak altsorguya dönüştürülebilir, aranan değere ulaşmak için performansı bu tür durumlarda JOIN den daha yüksek olan IN veya EXISTS kullanılabilir(2).

(1)
select distinct m.musteri_no
from tbl_musteri m
join tbl_hesap h
on h.musteri_no = m.musteri_no
and h.kayit_durum = 'A'
and m.musteri_no = 123456

(2)
select m.musteri_no
from tbl_musteri m
where exists (select h.musteri_no
from tbl_hesap h
where h.musteri_no = m.musteri_no
and h.kayit_durum = 'A')
and m.musteri_no = 123456

Özgür Yazılım Göçleri

Dünya yavaş yavaş özgür ve açık kaynak kodlu yazılıma geçiyor. İtalya'da yapılan bir ankete göre şirketlerde %50 OpenOffice.org, %63 GNU/Linux kullanılıyor. Ayrıca dün okuduğum bir habere göre Fransa'da Ö/AKK yazılıma geçiş yaşanıyor, Mono bile kullanılmamak üzere kaldırılıyor.

Basit kod için 7 kural (KISS - Keep It Simple Stupid)

Basit kod geliştirmenin 7 adet ölçütünden bahseden bir yazı buldum. Yazıyı ayrıca okuyabilirsiniz. Özetle bu 7 özellik şunlar:
  1. Okunması kolay olmalı
  2. Kullanımı kolay olmalı
  3. Değiştirmesi kolay olmalı
  4. Gereksiz yere üçüncü parti kütüphane, araç veya teknoloji kullanmamalı
  5. Basit görünmeli
  6. Zarif olmalı (sadece gerekli olanı yapmalı, fazlasını değil, az ve öz olmalı)
  7. Dobra olmalı (gereksiz yere yönlendirmeler içermemeli)
Bu özellikler tartışılabilir, ama yazılım geliştirirken bir şeyi unutmamak lazım. Kaynak kodun genişletilebilir, değiştirilebilir, güncellenebilir ve anlaşılabilir olmasıdır.

Aynı yazıda ayrıca önemli bir vurgu yapılmış. Bu vurgu basit kodun geliştirilebilmesi için sürekli sınama ve sürekli yeniden yapılandırmanın (refactoring) yapılması (zaten sürekli yeniden yapılandırma yapıyorsanız sürekli sınama da yapmanız ve dolayısıyla bol bol testlerinizin olması gerekir, bu noktada birim testler devreye girer) gerektiğidir.

JUnit 4

Bir aralar, yüksek lisansa ilk başladığımda aldığım bir ders sonucu Test güdümlü yazılım geliştirme konusuna merak sarmıştım. Ders kapsamında da test güdümlü yazılım geliştirme yöntembilimi yardımıyla yaptığımız bir proje ödevimiz de vardı. Önce testleri yazıyorduk, sonra testleri doğrulayacak kodlarımızı. Oldukça hoş, naif ve kolay bir yöntembilimdi. Gerçi testleri yazarken testlerin nasıl yazılması gerektiği, neyin sınanıp sınanamayacağı konularını irdelemek bir tecrübe gerektiriyordu.

Testler için Java'ya yönelik olarak JUnit aracını kullandık. JUnit 3. sürümü kullanılıyordu. Üzerinden 2-3 yıl geçti. Ondan sonra arkadaşlarla yapmaya çalıştığımız bir kalıcı katman gerçekleştirimi esnasında da bu yöntembilimden yararlandık ve bazı arkadaşlara öğrettik, beraber kendimizi geliştirdik. Aradan geçen yıllarda önce test yaklaşımı alışkanlığımı kaybettim, artık Python'a kaymak gibi tercihlerim oldu ve Java geliştirmesinde büyük yazılımlarla uğraşmadığım için testleri yazmadan çalışan kod üretme yaklaşımını benimsedim. Uzun zamandır çok büyük bir projeyle uğraşmamamın da etkisi vardır. Ağırlığı teorik kısma verince sonuç bu oluyor :)

Yazmaya başlayınca iyice uzatıyorum. Aslında JUnit'in 4. sürümünde kolaylaşan test yazımlarından bahsedecektim. Ve herkese Test güdümlü geliştirmeyi araştırması, öğrenmesini önerecektim. Yazı geçmişten bahsetmeye başladı (yazı mı ben mi) :)

JUnit'in 4'ün en önemli getirisi "annotations" (Türkçesi: dipnot, not, açıklama teknik karşılığını bilmiyorum). Böylece çok kolay bir şekilde testleri yazabiliyorsunuz. Örnek verelim:

@Test public void simpleAdd() {
Money m12CHF= new Money(12, "CHF");
Money m14CHF= new Money(14, "CHF");
Money beklenen= new Money(26, "CHF");
Money sonuc= m12CHF.add(m14CHF);
assertTrue(beklenen.equals(sonuc));
}

@Test ifadesiyle bu metotun bir test metotu olduğunu belirtmiş oluyoruz, assertTrue ile de sınamamızı yapıyoruz.

Bu kadar kolay. Sınayacağınız sınıf içerisine de yazabileceğiniz gibi ayrı bir test sınıfı da kullanabilirsiniz.

Not: Python için unittest var
Kaynak: JUnit Cookbook,JUnit

IBM’de Sendikal Haklara Saygı İstiyoruz!

BASIN AÇIKLAMASI:

TARİH :21 EKİM 2009 ÇARŞAMBA

SAAT :12.30-13.00

      YER :BÜYÜKDERE CADDESİ YAPI KREDİ PLAZA ÖNÜ B BLOK LEVENT / İST.

2008 yılının Şubat ayından bu yana IBM işyerinde Sendikal mücadelemiz devam etmektedir. IBM işyerinde örgütlenip çoğunluğu almamıza rağmen işveren hem çoğunluğumuza hem de işkoluna itiraz ederek çalışanlarının Anayasal haklarını kullanmalarına engel olmak istemiştir. Diğer taraftan işyerinde sendikal örgütlenmeyi yürüten arkadaşlarımızı işten atarak, sendika düşmanı tutumunu devam ettirmiştir.

IBM işyerinde hem hukuksal hem de demokratik ve meşru mücadelemiz devam etmektedir.

Ancak bu sefer de işverenin yeni bir oyunu ile karşı karşıyayız. IBM işvereni notere sendikadan istifa formu bırakarak üyelerimizi istifaya zorlamakta ve işten atma ile tehdit etmektedir.

IBM’in bu tavrını kınamak, ve mahkemelerde yaşananları basına ve kamuoyuna duyurmak için 21.10.2009 ÇARŞAMBA günü IBM önünde basın açıklaması yapacağız.

Basın açıklamamız, tüm genel merkez yöneticilerimizin katılımıyla genel başkanımız Sn. Gürsel Doğru tarafından yapılacaktır.

TÜM EMEK DOSTLARINI BASIN AÇIKLAMAMIZA DESTEK VERMEYE ÇAĞIRIYORUZ.

TEZ-KOOP-İŞ SENDİKASI

İSTANBUL 5 NO’LU ŞUBE

İklim Değişimi

Dünyada sıcaklar, soğuklar, seller, felaketler artmış durumda. Neden olarak dünyanın insanın yarattığı çevre felaketinin ortaya çıkardığı iklim değişimi söyleniyor. Ne kadar doğrudur bilinmez, gerçekten bir iklim değişimi var mı yoksa yok mu. Bir şeylerin ters gittiği kesin. İnsanlık kapitalizmin barbarlığını daha açık bir şekilde görüyor. Bir taraftan aşırı üretim-tüketim çılgınlığı nedeniyle çevre felaketini ortaya çıkaran sistemin kendisi artık kendisini, dünyayı ve insanlığı tüketmiş durumda, tüketmeye devam ediyor. İnsanlar bir avuç zengin için çalışıyorlar, sömürülüyorlar ve ölüyorlar. Bir kadının (kadınlarla bir zorum yok, aklıma gelen ilk örnek olduğu için veriyorum) makyaj (hadi aşırı makyaj diyelim :) ) masraflarıyla binlerce insanın açlıktan ve hastalıklardan kurtulacağına inanıyorum. İnsanlar sistemin vardığı barbarlık düzeyinde kendilerinden başka hiçbirşeyi düşünmüyor, dünyayı sadece kendilerine ait sanarak sınırsız tüketiyorlar. Bu arada bu tüketim hırslarından dolayı kendi sonlarını, en azından insanlığın sonunu getirdiklerini de bilmiyorlar. Bu noktada Sinan'a sorsam, insanlık zaten öldü, bir avuç insan kaldık Aşık Veysel dinleyen diyecektir. Haklıdır, insanlık öldü, ölmeye devam ediyor. Can çekişiyor.

İklim değişiminden bahsedecektim ama insanlığa geldi söz. Bence insanlığın kurtulması için ciddi bir "iklim değişimine" ihtiyacımız var. Eyleme geçen, hakkını arayan, insanlığı için mücadele eden insanları ortaya çıkaracak olan "iklim değişimine". Yazıyı uzatmıyorum, "insanlık"a olan umudumu yitirmeden "iklim değişimi" için herkesi uyanmaya çağırıyorum.


Not: Bu yazı Blog Action Day kapsamında yazılmıştır.

Farklı bir spor

Bildiğimiz, yapabildiğimiz sporlardan ötede; biraz daha istekli olmayı, çalışmayı gerektirecek spor türlerini bir arada, festival haline gelmiş olarak düşünün. Norveç te her yıl yapılan EkstremSportVeko böyle bir etkinlik. Bilmeyenler, katılmak isteyenler için duyurulur.

Computer Programming using GNU Smalltalk

Canol Gökel tarafından yazılmış olan ve bedelsiz olarak dağıtılan (CCA 3.0 veya GNU FDL 1.3 lisansını tercih edebilirsiniz) e-kitap "GNU Smalltalk kullanarak Bilgisayar Programlama" kitabına şu adresten ulaşabilirsiniz.

Kaynak: Fazlamesai

Ubuntu Karmic Koala

Sabırsızlıkla beklediğim Ubuntu 9.10 sürümünün betası yayınlandı. Ekim sonunda geliştirme tamamlanmış olacak. Benim gibi yeni sürüm hastası birinin bu kadar sabretmesi bile bir mucize. Normalde beta çıkmadan, alfa 3-4 sürümlerinde bilgisayarımı güncelliyordum ama yaşadığım bir veri kaybı bu seferlik sabırla beklememi gerektirdi :)

Ayrıntılı bilgi: http://www.ubuntu.com/testing/karmic/beta

Eclipse 3.5 ve Visual Editor

Daha önce de benzer yazılarım oldu (şu ve şu), Eclipse için Visual Editor eklentisi kullanıcıları için vazgeçilmez bir eklenti bence. Bu nedenle önemli gelişmeleri duyurmaya çalışıyorum. Eclipse 3.5 (Galileo) için Visual Editor'ün 1.4 sürümü çıkmış. Güncelleme yöneticisi ("Update Manager")'nde http://download.eclipse.org/tools/ve/updates/1.4/ adresini kullanarak rahatlıkla kurabiliyorsunuz.

Kaynak: http://wiki.eclipse.org/VE/Update

Uyan Ey Gözler Gafletten Uyan

Günümüz toplumunun özelliği haline gelen umursamazlık/aymazlık yani gaflet her geçen gün kar topu gibi büyüyerek önümüze daha büyük toplumsal sorunlar çıkartıyor. Her geçen gün kimse elini bile kıpırdatmazken sadece kendisine zarar gelmediği için şükretmekle yetiniyor. bununla birlikte bu tip aymazlıkları dile getirenlere, gözler önüne serenlere öfke duyuyorlar.
Gazetelerde çıkan aşağıdaki gibi 3. sayfa haberlerinin de şekli şemali iyice değişti kar topunun büyüyerek yaklaştığına örnek teşkil ediyor bu haberler ve gereken ciddiyetle ele alınmıyor (bu da bir gaflet örneği).

"İşsiz baba kendini astı.
İcra geldi, canına kıydı.
12 yaşında hapçı...
Böbreğini sattı.
İstanbul’da bir anne, bakamadığı zihinsel özürlü evladını vurdu, sonra kendini vurdu. Üniversitesi öğrencisi kızın, babasının borçlarını ödeyebilmek için fuhuş yaptığı ortaya çıktı. Oğlunu dershaneye gönderemeyen baba, PTT soymaya kalktı.
Çocuk Esirgeme’den kaçan kız çocuğu, bez bebek çalarken yakalandı.
Kredi borcunu ödeyemeyen çiftçi, hapse girdi.
Töreden kaçan iki sevgili, el ele ölüme atladı.
Öldürülen taksiciden 4 lira çıktı."

Aşağıdaki dizeleri Yunus sanki bugünler için yazmış

Ömür bahçesinin gülü solmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Ecel bir gün bize gelip çatmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan

Derviş YUNUS söyler sözün tutulmaz
Senin kumaşın şol yerde satılmaz
Böyle yatmak ile Hak’ka varılmaz
Uyan ey gözlerim gafletten uyan

Sevgiler...

Bekir Yıldız

Bekir Yıldız toplumcu-gerçekçi hikaye yazarı. Duyanlarınız olmuştur belki, bilmem. Önce Sahipsizler adlı kitabını okudum. Beğendim. Daha sonra İzmir'deki ikinci el kitap satan Karşıyaka'daki Smyrna kitabevinden Cumartesi günü üç kitabını (Kara Vagon, Reşo Ağa, Alman Ekmeği) daha bulup satın aldım. Aldığım gün üçünü de bitirdim. Toplumcu-gerçekçi hikaye yazımında gerçekten başarılı olduğunu düşünüyorum. Bilmeyenler, tanımayanlar için söylüyorum Bekir Yıldız toplumumuz gerçekliğini, özellikle Güney Doğu Anadolu'daki halkın, ağalarla, feodal düzenle, yoksullukla yaşadıklarını, Almanya'ya giden işçilerin dramını, gerçeğini, acılarını oldukça güzel bir dille yazmış. Herkese tavsiye ederim. Özetle gözden kaçıranlar veya duymayanlar için Bekir Yıldız'ı öneriyorum. Ek olarak Cumartesi günü Bilgesu Erenus'un Samur Kürk- Uzayan Yolculuk kitabını da okudum. O kitabı da öneririm.

100 En İyi (Kullanışlı) Açık Kaynak Uygulama

Ubuntu Linux Help sitesinde en iyi (kullanışlı) 100 Açık Kaynak Uygulamanın birer paragrafla tanıtıldığı ve paylaşıldığı bir yazı. Açık kaynak kullanıcıları yararlanabilirler. Yazı İngilizce.

Kara Toprak

Yaşadığımız yüzlerce sene seksten, yemeden, içmeden, onursuzca ve sapıkça yaşamaktan ibaret hale getiriliyor. Rezillikler cinsel özgürlük adı altında hepimize pompalanıyor yavaş yavaş... Herkes herkesle herşeyi yapabiliyor, duygular hisler kenara itiliyor. Seks ayrı bir madde olarak sunuluyor herkese. Erkekler kadınları kadınlar erkekleri bir mal olarak, bir et parçası olarak görüyorlar. Kaslı erkekler, seksi kadınlar bir kabus gibi etrafımızdalar. Dünyanın en güzel kızını "becermek" ya da en yakışıklı "erkek"i ile yatmak ne anlam ifade edebilir? Hangi seks abidesi Aşık Veysel'in şu dizelerini yazabilir ve beni ağlatabilir....


Derdimi Söylesem

Dedimi söylesem derin dereye
Doldurur dereyi düz olur gider
Irakipler sıra dağlar arada
Korkarım yar benden yoz olur gider

Pervane ateşten sakınmaz canı
Uğruna koymuşum başı bedeni
Doldur tüfeğini hedef et beni
Yaram doksandokuz yüz olur gider

Veysel der çıkayım bir yüce dağa
Ağaçlar bezenmiş yeşil yaprağa
Zaman olur tenim düşer toprağa
Karışır toprağa toz olur gider


Aklıma Kurtuluş Savaşı'ndaki genç askerler geliyor. Senelerce karısı ve çocuklarını göremeden cephede savaşanlar, hiçbir kızın teninin kokusunu içine çekemeden ölen gencecik askerler... Sevgilisini bekleyen gencecik kızlar... Onların torunları 3G sistemli yüce insanlar olarak seks bağımlısı olduk, "aşk" "sevda" ve "yürek"'i unuttuk. Artık avrupanın amerikanın porno filmlerinde gördüğümüz starlar caddelerimizde dolaşıyor. Hatta herkes porno star olmuş ve kimse Veysel'den haberdar bile değil. Hayatın bize verdiği mutlulukları kenara iterek en büyük mutluluğun cinsel sorunlarımızı çözmek olduğu yalanına inanmışız. En büyük mutluluk hayalini kuramadığımız kişi ile yatıp hava atmak olmuş... Ereksiyon olabilmek, birçok kere orgazm olabilmek olmuş... Ancak bir sel gelip herşeyimiz götürdüğünde, önemli olanın yaşanılan aşk olduğunu anlıyoruz. En güzel yemeğin kanalizasyon sistemine karıştığı gibi en güzel orgazmın da en fazla 10 saniye sürdüğünü çok iyi anlıyoruz.

Herkesle herşeyi yapmanın mübah olduğu bir çağda, inadına onurlu ve alnımız ak bir şekilde, dimdik yaşayabilmemiz lazım. Aşka, sevdaya, yare, cana, Aşık Veysel'e ve bu toprakların türkülerine sadık kalarak, çocukken bizi uyuturlarken söylenen ninnileri unutmadan, en büyük mutluluğun bir şiir dizesinde ya da bir notada saklı olduğunu bilerek, bununla orgazm olarak... Buna ben tabutta orgazm diyorum.

Kara toprağa düştüğüm zaman orgazm olamazsam yazıklar olsun...

Oracle da join için bir ipucu

Oracle da birkaç tabloyu join ile birleştirmeniz gerekiyorsa, sorgu sonucunun daha hızlı dönmesi için bu tablolardan daha az kayıt sayısı olanı ilk tablo olarak alın.

Örneğin

Tablo1 kayıt sayısı 100000
Tablo2 kayıt sayısı 20000
Tablo3 kayıt sayısı 4000 ise

select *
from Tablo2 t2
join Tablo1 t1 on t1.id = t2.id
left join Tablo3 t3 on t3.id = t2.id

şeklinde bir sorgu daha verimli çalışacaktır.

Tablo3'e left join ile gittiğimiz için daha az kayıt olmasına rağmen ilk tablo olarak onu alamadık. Left - Right joinlerde bu yöntem kullanılamaz.

Oracle da SUM ile NVL kullanımı

/* 1. Aşağıdaki sorgu kriterlere uyan bir kayıt bulamazsa hiç satır getirmeyecektir*/
select tahsilat_ttr
into deger1
from tablo1
where musteri_no = -1
and kayit_drm = 'A';

/* 2. Aşağıdaki sorgu kriterlere uyan bir kayıt bulamazsa boş bir satır getirecektir*/
select sum(tahsilat_ttr)
into deger2
from tablo2
where musteri_no = -1
and kayit_drm = 'A';

/* 3. Aşağıdaki sorgu kriterlere uyan bir kayıt bulamazsa 0(sıfır) değerini getirecektir*/
select nvl(sum(tahsilat_ttr),0)
into deger3
from tablo3
where musteri_no = -1
and kayit_drm = 'A';


Burada 2. olasılıkta elde edilen değerin NULL olmasına dikkat edilmeli.
Örneğin burada elde edilen tutarı bir başka tutar ile toplayacak olursak,
2. değer NULL olduğu için toplamın sonucu da NULL olacaktır.

Sonuc := deger2 + deger3;

Bu durumda 3. sorgu doğru değer döndürse de 2. sorgu 3.den dönen değeri NULL a dönüştürmüş
ve hiç tutar yokmuş gibi NULL değer dönmüş olacaktır.

Bir olamayız çünkü...

Bu aralar askere uğurlamalar arttı, geceleri korna sesleri ile rahatsız edilme oranımızı da birlikte arttırdı bu durum.

Geçen akşam eve dönerken, mahalle içinde bir şantiye kamyonunun, tahammül sınırlarımızın ötesinde yüksek sesler çıkaran kornasına basa basa mahalle içinde tur attığını gördüm. Kasasında insanlar, önünde arkasında arabalar, hepsi kornalara basıp gecenin on birinde sevinç çığlıkları atıyordu. Herkes duymalıydı, onlardan biri askere, büyük ihtimalle 15 ay sürecek bir vatan hizmetine gidiyordu.

Ne var bunda herkes gidiyor diye düşündüm önce, ne bu yaygara yani, ne gerek var.. Sonra bunu sadece biz böyle düşünüyoruz sanırım diye düşündüm. Bu insanlar için çok önemliydi bu olay, o kadar ki en az 50-60 kişiyi bir araya getirip, mahalleler içinde, caddeler boyunca ve saatlerce çıkarabildikleri en yüksek sesleri çıkarıp, bağırıp, çağırıp kendilerini gösterme gayretinde bulunuyorlardı.

Bağırtıp gezdirmeyi geçtim, aranızdan kim toplayabilir 50-60 kişiyi bir gecede. Kaçımızın etrafında bu kadar güçlü sorgusuz sualsiz bağlı insanlar var? Biz bu tür bir olay için ancak en yakın tanıdıklarımızı toplayabiliriz, onlar da sessiz sedasız uğurlarlar bizi, olması gerektiği gibi.. Diğer yandan bu törenin, ritüellerin anlamsız(!) kısmını yaptırabileceğimiz insanlar yoktur etrafta; neden, çünkü herkes herşeyi sorgular bizim etrafımızda, ve anlamsız ise, gereksiz ise yapılmaz o şey.

İyi gibi görünen bu davranış biçimi neye sebep olur peki? Hiç bir zaman onlar gibi, inanmış olarak, sorgusuz, sualsiz bir araya gelemeyiz...

Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları

Uzun bir aradan sonra merhaba!

Etrafımızda dönen pek çok adaletsizliğin, pisliğin genelde farkındayız. Ama birbirinden bağımsız gibi görünen pek çok rezil olayın kaynağının nerede başladığına dair çok güzel bir kitap okuyorum: "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları"

Kitabın girişi şöyle: "Ekonomik tetikçiler (ET'ler), yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ve diğer yabancı "yardım" kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin doğal kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun, imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır."

İkincisi de çıkan bu kitabı kesinlikle okumanızı öneririm.

"İçimdeki doğa"

Doğa etkinlikleri ve hayatta kalma ile ilgili olarak nitelikli bilgiye ulaşmak çok da kolay olmuyor. Biz şehir çocuklarının zorlu doğa koşullarında kalma riski pek olmuyor. Aramızdan dağlara ve doğaya özlem duyanlar ise başka bahaneler ile gizleselerde, nasıl sağlayacaklarını bilmedikleri "doğaya uyum" özelliğinden yoksun olmaları nedeniyle hayatlarını şehirlerde geçirmeye devam ediyorlar. Bunu aşmaya çalışan alternatifyasam günlüğünün ötesinde ve ona ek olarak, doğada hayatta kalma ve aktiviteleri doğru yapmayı öğretmeyi amaçlayan bir siteyi paylaşmak istiyorum: İçimdeki doğa

Bu sitedeki görselleri indirip izlemenizi tavsiye ediyorum.

Panoramik fotoğraf denemesi

Yeni çıkan sayısal fotoğraf makineleri benim gibi amatörler için de daha özellikli fotoğraflar çekmeyi kolaylaştırıyor.

Kodak M1093 model makinemi, sağdan sola "Panoromik Çekim" moduna getirip, tripod kullanmadan şu fotoğrafı çekebildim.

Bilimsel özgür yazılımlar CD'si

Openoffice sayfasına baktığımda bu ayki NTV Bilim dergisinin bilim ile ilgili özgür yazılımlar CD'si verdiği haberini gördüm. CD içinde şu yazılımlar var:
  • OpenOffice.org
  • Stellarium
  • Celestia
  • Boinc
  • Avogadro
  • NASA World Wind
  • SimECG
  • Octave
  • Gretl
  • JabRef
Kaynak: http://www.ntvbilim.tk/programlar/ntv-bilim-ozgur-yazilim-cdsi

Ubuntu ve Super GRUB

Geçenlerde Windows Vista'nın yanına Ubuntu GNU-Linux 9.04 kurayım dedim. Ubuntu'nun kurulum ekranında genel seçeneklerden(dil, klavye vb.) sonra karşıma üç seçenekli bir bölüm geldi: 1- Yanına 2- Bütün diske 3-El ile kurulum. Bölümlendirme ayarlarıyla uğraşmamak için onun önerdiği şekilde birinci seçeneği seçtim. Ama kurulduktan sonra Ubuntu'nun kendisi için 320 GB'lık disk içinde sadece 2.3 GB yer ayırdığını gördüm. Oysa yaklaşık 160 GB'lık bir bölümü boşaltmış, biçimlendirmiştim. Ubuntu'nun bu tevazusu beni çok etkilemiş olsa da daha ilk güncellemelerde benden yer ayırmak için bir şeyler silmemi isteyince Ubuntu'yu kaldırmaya karar verdim ve Vista üzerinden o kısmı boşaltıp biçimlendirdim. Ama hesaba katmadığım bir şey vardı: GRUB
Bilgisayarımı yeniden açtığımda "GRUB Error 22" hatasıyla karşılaştım. Windows Vista'nın orada olduğunu bilmeme rağmen bilgisayara bir türlü giremiyordum. Yanımda da recovery dvd'leri olmadığı için başka bir şekilde -indirip kullanabileceğim Vista Onarma CD'si ile- bu sorunu çözebileceğimi düşündüm. Bayağı uğraşmama rağmen olmadı. İnternette biraz araştırdıktan sonra buna benzer sorunların çözümü için CD, USB, disket vb. biçimleri olan Super GRUB Disk'in kullanılabileceğini fark ettim. Ve GRUB'ı kaldırma adımlarını takip ederek Vista'ya yeniden girebilmeyi başardım.

Open Video ve HTML 5

Firefox 3.5'in çıkmasıyla beraber "Open Video" kavramı da ön plana çıkmaya başladı. Daha önce Dailymotion'un Open Video desteğini gösterdiği denemeyi görmüştüm, youtube'unda bir deneme sayfası var.

Open Video kavramı HTML 5 ile ilgili bir kavram. Bu sitede daha önce açık kaynak, açık standartlarla ilgili yazılar gördünüz. Burada Açık Kaynak, Açık Standartların neden kullanılması gerektiğini tekrarlamadan bir özet geçmek lazım. Open Video, patentsiz ve açık bir standart olan Ogg Theora ve Vorbis kodeklerinin kullanılmasıyla, tamamen doğal olarak video ve ses desteğini kasteden bir kavram. Böylece Mozilla ve Google tarayıcı geliştiricileri "plugin prison" (eklenti hapishanesi)nden kaçışı amaçlıyorlar. Günümüzde İnternet üzerinde videoların ağırlıklı olarak Flash, Quicktime ve Silverlight (üçü de patentli, sahipli standartlar) eklentilerini gerektirdiği ortadadır. Bu open video yardımıyla artık eklenti kurmadan video izlememiz kolaylaşacak diye ümit ediyorum. Amaçlanan bu. Bu konuyu fazla uzatmadan Firefox tarafından Open Video kavramının ön plana çıkarılmasıyla ilgili şu yazıyı (İngilizce) ilgilere öneririm.

Gelelim HTML 5'e. Sürüm numarasından da anlayacağınız gibi HTML 5, HTML işaret dilinin bir sonraki sürümü. Bir çok yeni öğe (section, article, video, audio, aside, header, footer, nav, dialog, figure, embed, mark, meter, canvas, progress, time, command, datagrid, details, datalist, keygen, bb, output, ruby, rt, rb ) ve özellik (input öğesinin yeni type özellikleri datetime, datetime-local, date, month, week, time, number, range, email, url, search, color), uygulama geliştirme arayüzü (2B çizim, video ses oynatma, çevrimdışı web uygulamaları, taşıma-bırakma, ...) desteği eklenmiş. Firefox ve Opera tarafından kısmen desteklenmeye başlandı. Destek durumu için şuradaki tablo yararlı olacaktır.

İnternet dünyasında sahipli yazılım ve standartlara karşı açık standartların mücadelesi tüm hızıyla sürüyor :) .

Kaynak : http://en.wikipedia.org/wiki/HTML_5
http://dev.w3.org/html5/html4-differences

Not: Slashdotta karşılaştığım bir haberde bazı büyük tarayıcı geliştiricilerinin HTML 5'ten video ve ses desteğinin kaldırılmasını istediklerini okudum. HTML 5 daha çok tartışılacak gibi :)

Bazı(!) Sistemler Nasıl Çalışır?

Sistemin çalışma prensipleri detaylarında ufak değişmeler göstermekle beraber temelinde aynıdır. Sistem susarak (kapalı/zımni) planlanan ve işletilen, genelde zorlamaya dayalı bir prensip üzerine işler. Burada önemli olan sisteme ayak uydurmayanın elenmesi ve sistemde köşe başlarının çeteleşme marifetiyle tutulmasıdır. İşin iyi/hakkıyla yapılmasından daha önemlisi işin kimin tarafından yapıldığıdır. İşi yapan/icra eden kişiler söz konusu çete ekibinden kişilerse işin nasıl yapıldığının hiçbir önemi yoktur. Eğer kişi mensup değilse; işin ufak aksaklıklarla yapılması ilgili çıkar grubunca sabote edilmesi suretiyle işin tamamen hatalı yapıldığına vurgu yapan kulaktan dolma bilgi yayılımı süreci (adam yeme sanatı) başlatılır. Eğer iş mensup olmayan kişi tarafından iyi yapıldıysa, bu sefer ilgili kişi özel hayatına kadar yine kulaktan kulağa yayma metodu kullanılarak ret edilmeye çalışılır. Buraya kadar ki süreçte çıkar grubunca amaç için her şey mubah sayılır. Kişilerin özel hayatından, bakışına, yürüyüşüne kadar her türlü olumsuz bilgi yayma süreci işler. En baştan bu çıkar grubunun oluşumunda bu kişileri birleştiren temel maya toplumda sağlam bir manevi özelliğin kötüye kullanılmasıdır. Bu manevi özelliğin dokunulmazlığının arkasına sığınılarak her türlü amaca ulaşmak için icraatlarına başlar ve devam ederler. Bunların inancı tamamen pragmatistliktir, temelde manevi özellikleri sıfıra yakın seviyelerde seyreder. Koyu muhafazakar gözükürler ancak içlerinde inanç namına hiçbir şey yoktur. Vatansever gözükürler ama yine kendi çıkarları uğruna gözlerini kırpmadan bu toplumsal manevi özellikten de nemalanırlar. Köşe başlarını tutarak kendi kafa yapılarındaki kişileri yanlarına almak suretiyle bu yapının harcını sağlamlaştırırlar. Kale bir kere sağlam bir yapıya ulaştığında diğer “gözü açık” olarak adlandırılan kişiler birçok özelliklerinden ödün vererek ilgili çıkar grubunun mensubu haline gelmek için adeta yarışırlar. Sonuçta ne mi olur? Sonuçta; bu anlayış bir sistem olur yani genel kabul görmüş bir yapı haline gelir.

Susma ve konuşturmadan istediklerini yapma ve yaptırtma anlayışı önemli bir araçtır. Kendilerine hiçbir şekilde eleştiri ve söz gelmemesi amaçlanır. Oysa kendileri “diğerleri” hakkında her türlü olumsuz konuşmayı ve davranışı olay yapmayı önemli bir araç olarak kullanırlar. Bu yapıya yatkın veya öyle gözüken kişiler de mensup yapılarak sorgulanamaz yapı güçlendirilir. Oysa onlara göre “karşı tarafta” gerçekleşen her şey en acımasız şekilde eleştirilir. Bu sistemik yapı bu çıkar gruplarına çok kazançlı bir ortam sağlar. Bunun altında yatan asıl neden normal koşullarda bu gruba mensup olan kişilerin verilen işi diğer kişiler kadar hakkınca yapamamasıdır. Bu yüzden bu kişiler bu özelliklerini bildikleri için farklı bir şekilde tüm ahlaki kuralları hiçe sayarak böyle kendilerine özgü bir yöntemi genel geçer, zımni kural haline getirmişlerdir. Aslına bakılırsa bu grupların, sorgulamadan büyüyen bireylerden oluşmaları bu sistemin oluşumunun en temel nedendir. Yani sorgulamadan öğrenilemeyen ve sonuçta verilen işi icra edememe sonucuna kadar giden yaşamdan elemine olmamak için, kendilerine has bu yapı oluşturulmuştur. Genel düşünüldüğünde böyle bir ülkede bu yapı %85-90 oranında yönetilen kurumların (özellikle devlet) temel yönetim anlayışı haline gelmiştir. Geri kalan %10’luk kesimin %95’i özel sektör kurumlarıdır denilebilir. Zaten bunlar sektöründe uluslararası rekabet yapabilen kuruluşlardır. Bu kurumlarda işi hakkıyla yapanlar başa gelir. Bu kurumlarda ise birincil ölçüt budur.

Daha da geniş bakıldığında sistemin bu yapısı etkin çalışamayan bir ekonomik bütün ortaya çıkartır. Zaten ilgili çıkar gruplarınca önemli olan, bütünün çıkarı değil kendi özel grubunun çıkarıdır. Zaten bu da maksimize edilmiştir. Bir adım daha ötesi düşünülürse; bu yapının toplumsal olarak bir kültür haline gelerek bireylerin aile hayatından, özel hayatına kadar yansıması olacaktır. Aile içi iletişimsizlikler ve otoriter ilişkiler toplumsal olarak kutuplaşmış, sadece kendi çıkarını düşünen, duyarsız bireyler yetişmesine neden olacaktır. Zaten Türkiye’nin de şimdiki hali de bu duruma benzer değil midir?

RFID ile Mars'a yolculuk

National Aeronautics and Space Administration (NASA), RFID teknolojisinin uzayda kullanılabilirliğini test etmeyi planlıyor.

Gen 2 pasif RFID taglarını bir yıl kadar uzay istasyonunda bırakarak, atmosferik koşullardan nasıl etkileneceği tespit edilmeye çalışılacak. Ayrıca tagların ağırlıkları, silikon ve bakır tagların dayanıklılıkları da test sürecine alınacak kriterler arasında. Başarılı bulunursa, RFID tagların önümüzdeki yıllarda Ay yolculuklarında ve sonrasında Mars görevlerinde kullanılması hedefleniyor.

Detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Vista üzerinde Mysql

.Net C# yazmak gerekli olunca kolayı seçip windows açtım, yoksa Linux dururken Vista' da ne işim var. Veritabanı olarak mysql kurdum, ilk defasında sorunsuz çalıştı ama bilgisayarı kapatıp tekrar açınca mysql deamon bir türlü başlatılamadı.

Bayağı uğraştıktan sonra Vista için de Linux gibi admin modu kavramına benzer birşeyler yaptıklarını hatırladım. Sonuç olarak Vista üzerinde mysql'i doğru kurdunuz ama mysqld servisinin doğrudan başlamasını veya mysql veritabanını çalıştırmadıysanız; "mysql system tray monitor" u run as administrator olarak çalıştırın ve tekrar deneyin.

Sempozyum: “Üniversitenin Geleceği ve İstihdam”

Eğitim Sen tarafından Ege Üniversitesi'nde 2 Haziran tüm gün sürecek şekilde bir sempozyum gerçekleştiriliyor. İlgililere duyurulur.

ÜniversiteBenim

Tarih : 2 Haziran 2009
Yer : Ege Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Konferans Salonu

PROGRAM
Açılış Konuşması (9:30):
Eylin Babacan (Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube)

I. Oturum (9:45– 12:30): Üniversitenin Geleceği
Oturum Başkanı ve Çerçeve Sunuş:
Cem Terzi (Prof. Dr., DEÜ)

“Türkiye’de Yükseköğretimin Finansmanı: Neoliberal Dönüşüm”
Süleyman Ulutürk (Yrd. Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi)

“Dikta ve Neoliberalizm: Üniversitede Yönetim Anlayışı”
Yasemin Özgün-Çakar (Yrd. Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi)

“Üniversitede Eğitimin Geleceği”
Fatma Gök (Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi)

“Nasıl Bir Gelecek?”
Nilgün Toker (Doç. Dr., Ege Üniversitesi)

II. Oturum (14:00 – 16:30): Üniversitede İstihdam

Oturum Başkanı: Aydın Arı (Araş. Gör., DEÜ)

“Akademik İstihdamın Dönüşümü”
Levent Dölek (Araş. Gör., İstanbul Üniversitesi)

“Asistanlar ve İşgüvencesi”
Mine Y. Alemdar ve Açalya Temel (Araş. Gör., Ege Üniversitesi)

“Üniversitede Taşeronlaşma”
Hüseyin Ünlü (İşçi, DEÜ)

EĞİTİM SEN İzmir 3 No’lu Şube (Üniversite Çalışanları Şubesi)

İnternet Yasakları ve İnternete Yaklaşımlar

Alternatif Bilişim tarafından "İnternet Yasakları ve İnternete Yaklaşımlar" başlıklı bir konferans düzenleniyor. Bir kaç yıldır tartıştığımız ve tartışılan İnternet Yasakları ve İnternete bakışın ayrıntılı bir şekilde ele alınacağını düşünüyorum. Bu konuyla ilgili katılabilecek kişilerin katılması yararlı olacaktır.

"Yetkin,Yetkili, Uzman Mühendislik"

"Yetkin, Yetkili, Uzman Mühendislik" kavramları uzun bir süredir mühendisler arasında tartışılan bir konu. Genel olarak mühendislik eğitimi sonrası mühendislik yapabilmek için yeterli olmadığı düşünülen mezunların "yetkilendirilmesi" için mezuniyet sonrası pratik süreci ve eğitimi temel alan belgelendirmedir.
Bu tartışmayla ilgili EMO önümüzdeki dönemde Yetkin, Yetkili, Uzman Mühendislik Kavram ve Uygulamaları adı altında bir kurultay düzenleyecek. Bu kurultayın yerel etkinliği olarak İzmir'de, 23 Mayıs Cumartesi günü saat 13.00'te Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Ege Salonu'nda EMO İzmir Şubesi tarafından panel-forum düzenleniyor.

Yetkin,Yetkili, Uzman Mühendislik ile ilgili iyi bir kaynak:
Modüler İnsana Doğru-Yetkin Mühendislik-Fuat Ercan

SD karttan fotoğraf kurtarma

Son birkaç haftadır çektiğim fotoğrafları bilgisayara aktarmaya vakit ayırmadım. Bugün ise, yine fotoğraf çekerken makinenin pili bitmesine rağmen açılması için birkaç defa zorlayınca içindeki SD kartın dosya yapısını bir şekilde bozmuş oldum. Ne makinada ne bilgisayarda fotoğraflar görünmüyor, işletim sistemi SD kartın fotmatlanmasını istiyordu.

Fotoğrafları kurtarmak için biraz araştırınca, Zero Assumption Recovery (ZAR) adlı bu yazılımı buldum. Daha önce çekip de sildiğim fotoğraflar da dahil, birkaç yüz fotoğrafı % 90 başarı ile geri kazandım (bazılarını geri getiremedi) :)

İşte bazıları:

09.05.2009 - Ankara



19.05.2009 - İstanbul


Yöneylem araştırması

4. sınıfta seçmeli ders olarak verilen yöneylem araştırması'nı, o günlerde kelime anlamı itibariyle bile anlamakta zorluk çektiğimden olsa gerek, seçme gereği duymamıştım. Bugün ise kaçınılmaz şekilde karşıma çıkmış durumda :)

Günlük hayatta doğrudan kullanılacağını düşünmüyorum ama karar verme yöntemlerinin matematiksel olarak modellenmesi üzerine uğraşan bu bilim dalını genel kültür olarak bilmek, ihtiyaç olduğunda kullanabilmemizi sağlayacaktır.

Yöneylem araştırması; belirli kısıtların olduğu bir durumda, belirli bir amaca yönelik en uygun çözümün bulunması için geliştirilmiş bir yöntemdir.

'Yöneylem Araştırması' deyimi ilk kez İkinci Dünya Savaşı'nda İngilizler tarafından kullanılmışsa da, temellerini oluşturan ilkel matematik programlama modelleri 1759'da Quesnay tarafından, 1874'de Walras tarafından geliştirilmiştir. Daha karmaşık ekonomik modeller 1937 de Von Neumann ve 1939'da Kantoravich tarafından ortaya atılmıştır.
Doğrusal modellerin matematiksel temelleri ise 1873'de Jordan, 1896'da Minkowski ve 1903'de Farkas tarafından atılmıştır. Dinamik modellerin ilk geliştirilmesi 1856-1922 arasında yaşamış olan Markov, Kuyruk kuramının ilk çalışmaları ise 1878-1929 arasında yaşayan Erlang tarafından yapılmıştır.

Sanayi devriminin gerçekleşmesinden sonra bu devrimi gerçekleştiren ülkelerdeki organizasyonların hacimlerinin büyüdüğü ve işlemlerin karmaşıklıklarının arttığı
gözlenmiştir. Artan karmaşıklık kaynakların organizasyonun yararına en etkin şekilde kullanımını güçleştirmiştir.Bu tür problemler ve bunlara çözüm arayışı Yöneylem araştırması gibi yeni bilim dallarının doğurmuştur. YA nın ilk uygulamaları yönetimde bilimsel yaklaşımların
kullanılması olarak gösterilmektedir; yönetim bilimi ve YA ile ilgili çalışmalar M.Ö. 212 yılına kadar uzanmaktadır.


YA nın Konusu : İnsan - Makina sistemlerinin tasarım , kuruluş ve işletiminde karşılaşılan problemleri belirlemek ve karar problemlerine optimum çözüm aramaktır.

YA nın yaklaşımı : Sistemi bütünüyle ele alarak farklı disiplinlerden oluşan ekiple bilimsel yöntemi izlemektir.

YA nın amacı : Yönetimin politika ve uygulamalarını bilmsel olarak belirlemesine yardımcı olmak, böylece yönetimle ilgili kararların tutarlılık ve uygulanabilirliğini
arttırmaktır.

YA Model Yaklaşımı

Bir YA çalışmasında kullanılan aşamaları aşağıdaki gibi verebiliriz:

1. Problemin formüle edilmesi.
2. Çalışılan sisteme ait matematik modelin kurulması.
3. Modelin çözümünün yapılması.
4. Modelin ve çıkarılan çözümün test edilmesi.
5. Çözüm üzerinde kontrollerin yapılması.
6. Çözümün gerçek hayata geçirilmesi.(uygulanması)


Kaynaklar:
[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%B6neylem_ara%C5%9Ft%C4%B1rmas%C4%B1
[2] Yöneylem araştırması ders notları

Yazılım Mühendislerinin Bilmesi Gereken 10 Kavram

Yazılım mühendislerinin bilmesi gereken 10 kavram başlıklı bir yazı. Aşağıda yazdığım 10 kavramın yazılım mühendisleri tarafından bilinmesi gerektiği söyleniyor yazıda. Ayrıca yazıya yapılmış yorumlarda farklı kavramların da eklenmesi gerektiği önerilmiş. Yazının İngilizce olduğunu hatırlatırım.
  1. Arabirimler (Interface)
  2. Kurallar ve şablonlar
  3. Katmanlama
  4. Algoritma karmaşıklığı
  5. Hashing
  6. Önbellekleme
  7. Koşut zamanlılık (Concurrency)
  8. Bulut Hesaplama (Cloud Computing)
  9. Güvenlik
  10. İlişkisel Veritabanları

Ücretsiz Programlama Kitapları

Arada sırada ücretsiz, çevrimiçi kitapları paylaşıyorum. Bugün oldukça geniş bir listeyle karşılaştım (338 kitap bağlantısı içeriyor). Listedeki bazı kitapları daha önce paylaşmış olabilirim, yine de bu listede önceden paylaşmadığım oldukça kitap vardır. Listeye şu adresten erişebilirsiniz. (Maalesef) bütün kitaplar İngilizce.

Django

Django bir gitaristin adı. Ancak benim bu yazıma konu olan Python tabanlı bir web uygulama geliştirme çerçevesi ("framework"). Bir kaç aydır, özellikle Sunucu Tabanlı Yazılım Geliştirme dersine (asistanlığını yaptığım ders) yönelik olarak Django'yu inceliyordum. Hızlı web uygulaması geliştirmek için önerilen bir çerçeve olarak dikkatimi çekmişti. Ama asıl olarak Python tabanlı olması beni denemeye iten neden oldu. Çok basitçe kurulumunu yaptıktan sonra (Ubuntu'da kolay yazılım kurma :) = sudo aptitude install python-django) (diğer işletim sistemlerine kurmak için) ana sayfasındaki ilk uygulama yazma öğrencesini izleyerek ilk denememi gerçekleştirdim. Gel zaman, git zaman uğraşmaya devam ettim ve geçen hafta SYT dersinde web uygulama çerçevelerini anlattım. Denemeleri arttırmak için de bir yapılacaklar listesi (pyTodo adını verdiğim) projesi gerçekleştirdim. Özetle gerçekten hızlı ve DRY (Django Tasarım Felsefeleri) ("Don't Repeat Yourself"-Kendini Tekrar Etme) mantığına uygun olarak web uygulaması geliştirmek için güzel bir çerçeve. Meraklı herkese denemelerini öneririm.

Bu çerçeveyle nasıl yazılım geliştirilir sorusuna özet bir yanıt verecek olursam, öncelikle projeyi ve uygulamayı yaratıyorsunuz, MVC'ye uygun olarak (MVT var bunda, Model-View-Template) modelinizi tanımlıyorsunuz - models.py modülünde -, verileri işleyen ve ilgili görünümlere aktaran fonksiyonları (view) tanımlıyorsunuz - views.py modülünde -, şablonları tanımlayıp kullanıyorsunuz, url tanımlamalarını düzenli ifadeler yardımıyla tanımlıyorsunuz. Özetle budur. Meraklılarına Türkçe kaynaklar için google araması öneriyorum. Ayrıca İngilizce olan The Django Book başlangıç için yararlı olacaktır.

Çelişki mi?

Geçen gün "Bütün Dünya" adlı aylık olarak çıkan bir dergide çok güzel bir yazı okudum. Yazının ana düşüncesini blog okuyucularıyla paylaşmak istedim.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte eskiden zaman harcanan bir çok iş artık daha kısa zamanda hatta zaman harcanmadan halledilebiliyor. Peki bu durumda eskiye göre daha çok boş zaman kalması gerekirken insanların neden hala daha az boş zamanı (kendilerine ayıracak zamanı) oluyor.

Örneğin eski zamanlarda çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, bilgisayar, elektrikli süpürge...vb. gündelik hayatı kolaylaştıran makineler yoktu. Şimdi ise teknolojiyle birlikte hepsi hemen hemen birçok evde mevcut. Peki özellikle çalışan insanların eskiye nazaran daha fazla kendine ayıracak zamanları olması gerekirken, kitap okumaya, sevdikleriyle hasret gidermeye, sohbet etmeye, sosyal aktivitelerde bulunmaya zamanlarının kalmaması nasıl açıklanabilir. Yoksa modern hayat insanı da mı robotlaştırmak/makineleştirmek istiyor???

Redd

2005 yılında İzmir, Özdere'de yapılan bir festivalde ilk defa canlı dinlediğim Redd grubunu, 4 yıl sonra, geçtiğimiz hafta sonu tekrar ,üç buçuk saat boyunca, dinleme şansını yakaladım :)

Yeni albümleri 21 ile 21 şarkı yazmış ve söylemişler; bu hafta bu şarkılarla işe gittim, çalıştım ve uyumadan önce yine bu şarkıları dinledim. Şarkıların tamamı hoşuma gitmese de albümü genel olarak başarılı buldum.

Redd ve albüm hakkında bir yazıya bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

İlk kliplerini "Don Kişot" şarkısına çekmişler; sitelerinde izleyebilirsiniz.

Oracle Sun'ı Satın Aldı

Bilgisayar sektöründe dünya çapında bir tekelleşme tüm hızıyla devam ediyor. Son duyduğum habere göre Oracle Sun'ı almış. IBM'in alacağı söylenen Sun'ı Oracle'ın alması ne getirecek, ne götürecek bilmiyorum ama Sun'ın bir süre önce MySQL'i aldığını düşünürsek Oracle özgür yazılım olan bir rakibini de satın almış oluyor bu durumda. Oracle örneğin özgür ve açık kaynak yazılıma IBM kadar olumlu (çıkarcı bir olumluluk, diğer firmalarla rekabet gücünü arttırıyor) yaklaşmasa da umarım Sun'ın seve seve kullandığımız bir çok açık kaynak yazılımını aynı şekilde koruma şeklinde bir yönelimde bulunur. Bu üzerinde uzun uzun, sistemle beraber yazılacak bir konu. Ben şimdiden alternatifleri araştırmaya ve öğrenmeye başlıyorum :)

Özgür Bilim, Demokratik Üniversite


24 Nisan 2009 günü özgür bilim, demokratik üniversite, güvenceli iş, güvenceli gelecek talebiyle YÖK önünde Eğitim Sen eylemi var.

David Gray

Uzun zamandır birkaç şarkısını arka arkaya keyifle dinleyebileceğim gitara dayalı bir albüm olmadı; birkaç hafta önce, çoktandır dinlediğim “Babylon” adlı bir şarkıyı kim yazmış merak ettim ve David Gray ismine rastladım. Kliplerini izledim ve diğer şarkılarını bulmaya çalıştım, şu an elimde 3 albümü var; özellikle şu şarkıları tavsiye ediyorum:

“Babylon”

“It's not easy to be me”

“You’re the world to me”

“Shine”

“Best I ever had”

“Forever is tomorrow is today”

Tomboy

GNU/Linux'te Gnome masaüstü ortamında bir not programı Tomboy. C# ile yazılmış, bir mono uygulaması. TomTom (FAT kullandıkları için Microsoft tarafından patent davası açılmıştı. FAT'ten vazgeçmeye karar verdiler) patent mevzusu nedeniyle Mono ve C# kullanmak istemeyenler tarafından fork edilerek C++ ile geliştirilmeye karar verilmiş (GNote). Bu kararla birlikte ve Microsoft'un C#'ın bazı özelliklerini patentleyip bu dili kullananlar için sıkıntı yaratması nedeniyle, artık GNU/Linux ortamında yeni ve güçlü bir dil olan C#'ı Mono ile kullanma önerileri azalacak gibi. Konuyla ilgili habere buradan erişebilirsiniz. Bu konuyla ilgili "uzak görüşlülüğü" 2006 yılında Stallman bir yanıtta ortaya koymuş sanırım:
"Q1: I'm interested in hearing your opinion on the relationship between Mono and GNOME.

Richard Stallman: Mono is a free implementation of Microsoft's language C#. Microsoft has declared itself our enemy and we know that Microsoft is getting patents on some features of C#. So I think it's dangerous to use C#, and it may be dangerous to use Mono. There's nothing wrong with Mono. Mono is a free implementation of a language that users use. It's good to provide free implementations. We should have free implementations of every language. But, depending on it is dangerous, and we better not do that."

Reddit neden Python kullanıyor

Bir günlük yazısında gördüğüm bir konuyu paylaşmak istiyorum. PyCon'da Reddit sunumu esnasında Reddit'in neden Lisp'ten Python'a geçiş yaptığına dair bir soru gelmiş. Geçiş amacı çok ilginç olmamakla beraber, reddit geliştiricileri Python'da kalmaları için iki önemli gerekçe sunmuşlar:
  1. Çok sayıda kütüphane barındırması: "Geliştirme esnasında bir çok yeni teknoloji ve mimari öğreniliyor. Örneğin bağlantı havuzlarını anlamadığımız zaman anlayana kadar var olan bir geliştirme havuzu kütüphanesi kullanıyoruz, iyice anlayıp kendi bağlantı havuzumuzu geliştirene kadar kullanmaya devam ediyoruz. Kendi web frameworkümüzü yazana kadar başkasınınkini kullanıyoruz".
  2. Python okunabilirliği ve yazılabilirliği: "Yeni çalışanlar aldığımızda sadece 'yazdığınız herşey Python'da olmalıdır" diyoruz sadece. Böylece sadece okuyabiliyoruz. Odanın diğer köşesinden ekrana bakarak yazdıkları kodun iyi veya kötü olduğunu anlayabiliyoruz, bu muhteşem bir şey. Çünkü iyi Python kodu çok bariz bir yapıya sahip. Bu yaşamımızı kolaylaştıran bir özellik. Python ifade etmesi kolay, okuması kolay, yazması kolay bir dil."
Kaynak: http://brainsik.theory.org/.:./2009/why-reddit-uses-python
(Hızlı bir çeviri yaptım, dileyen İngilizce aslında okuyabilir)

Bir kısa film

İnsanlık ve fotoğrafçılık. İzlediğimde aklıma gelen iki kavram. Bu bağlantıdan izleyebilirsiniz.

Fotoritim Nisan 2009 sayısı

Fotoritim e-fotoğraf dergisinin Nisan 2009 sayısı çıktı. Bence bu dergiyi yerimlerinize, besleme izleme programlarınıza ekleyin.

50 Altın İpucu

Fotografdergisi.com'da Ömer Serkan Bakır tarafından yazılmış olan 28.03.2009 tarihli "Daha İyi Fotoğraflar için 'Çekim İpuçları'" başlıklı yazı fotoğrafçılıkla ilgilenlere yararlı olacaktır.

Libre Planet 2009

21 ve 22 Mart 2009 tarihinde gerçekleştirilen Libre Planet 2009 konferansının ses ve sunum dosyaları sitesinde paylaşılmış durumda.

Görsel rehber: "ÖAKKY'ı anlamak"

Şu yazıda Özgür ve Açık Kaynak Kodlu Yazılımları görsel olarak anlatan bir PDF dosyası paylaşılmış. Rehber İngilizce. Dosyanın hazırlanırken kullanılan SVG dosyaları da aynı yazıda paylaşılmış.

27. İzmir Tiyatro Günleri

İzmir'de tiyatro günleri başladı. Oyunların bazıları şunlar: Testosteron, Deliler Boşandı, Nehrin Solgun Yüzü, Ölüm ve Kız, Sivas'93, Kumsal, Koca Bir Aşk Çığlığı, 39 Basamak, Bayrak, Rahat Yaşamaya Övgü...
Etkinlik kapsamında söyleşiler de olacak.

Ayrıntılı programa www.izmirsanat.org.tr adresinden erişebilirsiniz.

Kumdan ve Havadan Sudan

Kum kullanılarak çizilen resimlerden bahsedecektim bugün (http://www.sandfantasy.com/). Sonra, belki, kumdan kale yapımına değinir; bir zamanlar Kumdan Kaleler adında güzel müzik yapan bir grup olduğunu söylerdim. Sonra da kumla yapılan sanat eserlerine örnek olarak; istiridyelerin, kumların üzerini salgıyla sararak ürettikleri inciyi anlatırdım.
Ama kumdan değil, havadan "su"dan bahsedeceğim bugün. Tam da Dünya Su Forumu'nun İstanbul'da yapılacağı şu günlerde elimizi göğsümüzün soluna koyup düşünmemiz gerek çünkü. Tam da yerel yönetim seçimleri öncesi, bir an oturup düşünmemiz gerek çünkü. Yaşamımızı birebir ilgilendiren bir konu bu çünkü. Yaşamımızı birebir ilgilendiren dedim, yanlış dedim: yaşamın kendisi bu: Su yaşamdır çünkü...

Daha dün, çocukluğumuzda , her çeşmeden kana kana su içtiğimizi hatırlıyorum. "Terli terli su içmememiz" tembihlense de oynadıktan sonra gidip musluktan doya doya su içmeyi hiçbir şeye değişmezdik. Terli terli içince daha tatlı oluyordu sanki..İçmekle kalmaz "su"lu şakalar yapardık. O zamanlar suyun şişelere sığdırılamayacak kadar değerli olduğunu bilmiyorduk.
Oysa birileri suya değer biçmekle uğraşıyordu; insanların hiçbir şekilde vaz geçemeyeceği suya değer biçerek, ondan para kazanılabileceğini düşünüyordu.
Alınıp satılabilecek, parası olanın yararlanabileceği bir "şey" durumuna getirmek için çok bilinen bir yöntem vardır: insanların o "şey"i algılayışını değiştirmek. Örneğin eğitim herkes için bir hak iken, toplumsal olarak ve devlet için insanları eğitmek ihtiyaç iken; önce eğitimin toplumsal bir olgu değil bireysel bir yararlanma olduğu anlatıldı insanlara. O yüzden harç verilmeliydi, parası olan okumalıydı.

Su için de geçerli bu. Hep temel insan hakkı olarak görülen suyun algılanışını değiştirmek için ilk olarak 1992 yılında Dublin'de "Su ve Çevre" konulu bir uluslararası konferansta, su, "ekonomik bir mal" olarak kabul edildi. Aynı yıl Birleşmiş Milletler'in Rio'da yaptığı Yeryüzü Zirvesinin "Çevre ve Kalkınma" konulu konferansında da su, "eko-sistemin bir parçası, doğal bir kaynak ve sosyal ve ekonomik bir mal" olarak tanımlandı. Buralardan çıkan düşünceyi benimseyen 300'e yakın kuruluş şimdi Dünya Su Konseyi diye anılıyor. Bu konsey içinde Dünya Bankası'nın yanısıra kalkınma bankaları, uluslararası şirketler ve kurumlar bulunuyor. İşte, Dünya Su Forumu'nu üç yılda bir bu konsey düzenliyor. Peki neden bu seferki Türkiye'de? Konsey neden İstanbul'u seçti?
Bundan sonrası beni ve bu blogu aşıyor. Ama merak edenlere iki site önerebilirim:
http://suplatformu.net
http://www.supolitik.org/

Sanayi ve Üretim Rakamları

Herkese merhaba. Aşağıdaki rakamlar Ocak ayı sanayi üretimi değişim oranları, dikkat ederseniz Şubat ayı henüz açıklanmadı. Bir de Şubat ayı ve bu ay eklenirse bu oranlar 1,5 katına çıkabilir. Ben bu rakamlara yorum yapmıyorum sadece -ilgilenen arkadaşlara- işsizlik oranları ile paralel düşünmelerini öneriyorum. Bu rakamlar hızlı işsizlik ve yoksulluk artışının habercisidir denilebilir.

Kaynak: Prof Dr. Hurşit Güneş, TÜİK.

Bilim Ve Teknik

Bilim ve Teknik Dergisi: Türkiye'nin bilim alanında en saygın kurumu olan Tübitak'ın, 1967 yılından beri çıkartmakta olduğu eşsiz bir bilim kaynağı... Dergi olmanın ötesinde, sosyal anlamda bir yayının, toplumu taşıyabileceği en iyi yerlere taşımaya gayret eden bir platform... Ama korkarım ki artık bu tanımların sonuna geçmiş zaman eki getirmek gerekiyor. Çünkü Türkiye'de hayatın her alanına yayılma amacındaki gerici zihniyet sonunda Bilim ve Teknik'e de el attı. 

Bu müdahale de, diğer bütün müdahaleler gibi ani bir tepki ile karşılaşılmak istenmediği için aniden olmadı. Önce 2008 yılında Tübitak yasası ile bu kurumun özerkliği yok edildi. Sonrasında da eski kadrolar yavaşça tasfiye edildi. Kendileri ile aynı zihniyette insanları bu kurumun başına getirdiler.

Sonra 2009 yılının ilk ayında derginin tasarımı ve yazarları büyük ölçüde değişti. Yıllardır dergiyi takip eden insanlar tepki gösterdi ama seslerini duyuramadılar. Ve şimdi de son darbe vuruldu: Bilim yayınları alanında Türkiye'nin lokomotifi olan bu dergi, bilimsel çalışmaların lokomotifi sayılabilecek bir konuda sansürlendi. Darwin ve Evrim Teorisi...

Bir bilimsel dergi, sessiz sedasız bir şekilde ancak böyle yok edilebilir...

Bağlantılar:



Drupal-İçerik Yönetim Platformu

Daha önce Drupal'den burada bahsetmiştim. Yavaştan bu blogta bu konuya eğilmeye çalışacağım. Önce Drupal ile nasıl tanıştığımı anlatayım:

Eski zamanlarda web sayfası yapmak için harıl harıl html etiketleriyle bir şeyler yazmaya çalıştığımızı hatırlıyorum. Etiketi kapattık mı, tablo yaparken tr mi td mi diye kafamız karışır, el yordamıyla çözmeye çalışırdık.
Daha sonra dinamik web sayfaları için ilk deneyimleri asp.net ile yaşadım. Çok rahattı, oradan bileşenin birini tutup taşıyor(visual studio ile tabii) ve ardındaki kodu c# ile yazabiliyordun.
Adam akıllı, ilk web sitesi projem sırasında asp.net ile yazana kadar zaman kazanmak için html ile statik birkaç sayfa yapmıştım. "Özgür Yazılım" kavramını yeni yeni duymuş, PHP'yi sadece lisansta seçmeli bir dersin adında görmüş biri olarak bir arkadaşın Drupal diye bir şeyden söz etmesi ilgimi çekmişti. O sıralar, içerik yönetim sistemleri adı verilen site kurmaya yarayan bazı yazılımlar olduğunu duyuyordum. Bu da onlardan biriydi.

Drupal
Kısaca; PHP tabanlı, GNU-GPL lisanslı, MySQL ve PostgreSQL veritabanları kullanılabilen web içerik yönetim platformu. Drupal ile farklı amaçlar için kullanılabilecek web siteleri ve uygulamaları yapılabiliyor: tartışma siteleri, topluluk portalları, kişisel site ve bloglar, e-ticaret uygulamaları, sosyal iletişim ağ siteleri vb.

Yapısında; modül denilen farklı işlevlerin tanımlandığı kod kümeleri, görsellikle ilgili tanımlamaların olduğu tema klasörleri ve farklı dil destekleri için çeviriler bulunuyor.

Bazı özellikleri; özelleştirilebilir içerik türleri yaratabilme, gelişmiş URL yönetimi, çoklu dil desteği, gelişmiş kullanıcı yönetimi, yeni sürümlerin ve güncellemelerin takibini sağlayan sürüm denetimi...
Güzel taraflarından biri kullanmak istediğiniz bir özellikle ilgili modül bulabilmeniz ya da php ile yazabilmeniz.

Kurulum
Öncelikle drupal.org (Drupal'in resmi sitesi) adresinden sağ üstte görülen sürümlerden birini indiriyoruz. İndirdiğimiz dizini açtığımızda oluşan dosyaların tümünü sitemizi barındıracağımız yere yüklüyoruz. Yükleme bittikten sonra adresimizi yazdığımızda ekrana kurulum sayfası gelecektir. Bu aşamada sitenin önemli bilgilerini tutmaya yarayan settings.php dosyasını yaratmamız ve sites/default dizininin altına koymamız gerekiyor. Daha sonra yapılması gereken işlem sitenin verilerini tutacak veritabanının özelliklerini girerek veritabanını tanıtmak. Adımları izleyerek site kurmak çok kolay.(Kurulumla ilgili geniş bilgi için: drupal.org kurulum bölümü ve drupaldersleri.org - 6.x kurulumu sayfası )

Drupal'in bir güzel yanı özgür yazılım felsefesiyle yazıldığı için karşılaştığınız sorunlar ile ilgili birçok kaynak bulabiliyorsunuz ve sorunu çözebilmek için birçok insan gönüllü olarak çalışıyor.

Bu yazıda genel olarak Drupal'i anlatmaya çalıştım; ama geniş bilgi için resmi sitesini ve Drupal'i konu alan diğer siteleri incelemek gerek. Sorunuz olduğunda ben de elimden geldiğince yardım edebilirim. Arada bir bu blogta da ilgili yazılar yazmaya çalışırım.

Yararlı kaynaklar:
http://www.drupal.org
http://www.drupaldersleri.org
http://groups.drupal.org/turkey
http://drupaltr.org/
http://www.drupalturk.net/

Adalet ve muhalefet

Arkadaşlarımda genel olarak gördüğüm birkaç özelliği bir kitapta*, işlenen ana konu olarak buldum. Buradan çıkardığım birkaç notu paylaşmak istiyorum.

Adil olmak
Muhalif olmak

Siz adaleti uygulayın, bırakın gökyüzü yerle bir olsun.

Her devirde kabile dayanışması ya da sosyal birleşme gibi "daha önemli" menfaatlerin adaletten önce geldiğini savunanalar olmuştur.

Cesaret kendi başına en önemli erdemlerden biri olmasa da, erdemlerin uygulanmasını mümkün kılan vasıftır.

Bir insan için yüzleşmesi en zor olan şeylerden biri de savaştayken kendi tarafının yanlış taraf olduğu sonucuna varmasıdır.

Hiçbirşey söylememenin de bir karar olduğunu unutma. Mantığın sesi az ama ısrarcıdır.

Adil davranmamanın nedenleri için 3 prensip;
Kama prensibi: Gelecekte daha da adil davranmanız beklenebilir korkusuyla şimdi adil davranmamanız gerekliliğidir.

Tehlikeli emsal prensibi: Gelecekte benzer bir durumda da aynı adaleti sergileme gerekliliğine karşın, bugün adaletli davranmamaktır.

Vakti gelmedi: Adaleti uygulamanın henüz vakti gelmedi inanışıdır.


Her şeyden şüphe etmek gerekir.

Akşam haberlerinde yapılan bir anket sonucunda senin gibi düşünen yalnızca % 20 lik bir oranda insan olması seni şaşırtmasın; elbette ki aykırı ve şüpheci kişiler çoğunluğun arasında olamazlar. Kendi başına düşünme ihtiyacı duyan ya da bunu isteyenler her zaman azınlık olacaktır.

İnsanlar güvene ve ait olma duygusuna ihtiyaç duyarlar; doğuştan gelen bireyciliğe sahip olsalarda kalabalık içinde çok daha kolay kontrol edilebilirler.

Bağımsız zihnin özü ne düşündüğünde değil nasıl düşündüğünde yatar.

Çoğu zaman tartışmalar "ışıktan çok ısı" oluşturur. Yinede tartışmalar iki tarafında gelişimine katkıda bulunur.

Mükemmeliyetçiler ve bağnazlar kırılabilir ama bükülemezler. Fanatikler sonlarını göremedikleri zaman çabalarını iki katına çıkarırlar.

Kötülük için kalabalığın peşinden gitmemelisin.

"Biz" ile ilgili olarak güvenle konuşan ya da "bizim" adımıza konuşan kimseye güvenme. Aidiyet güvenlik ve dayanışmayı getirse de, yaratacağı baskı ve zorbalığın daha fazla götürüsü olabilir.

*Genç Felsefeciye Mektuplar, Christopher Hitchens

Eclipse Ganymede (3.4) ve Visual Editor

Eclipse 3.2'den beri en büyük sorun yeni sürümlerle uyumlu bir şekilde çalışan Visual Editor (GUI geliştirme) eklentisinin geliştirilmesinin durmasıydı. Bugün okuduğum bir yazı Eclipse sürümü 3.4 olmasına rağmen henüz bu soruna resmi bir çözüm bulunmadığından yakınıyordu. Yazıda denemek için gayri resmi bir çözüm sitesi önerilmişti. Ben yazının yorumlarında olan bir wiki sayfasını denedim ve Eclipse 3.4'üm şimdi Visual Editor içeriyor.

Debian tabanlı sistemlerin paket yönetimi

Debian tabanlı dağıtımlarda (Ubuntu, Mepis, Knoppix) paket yönetim sistemi olarak apt kullanılmaktadır. Apt öğrenildikten sonra paket kurma, kaldırma, sistemi güncelleme ve benzeri işleri oldukça kolaylaştıran bir araçtır. Elbette Debian, Ubuntu'da grafiksel arayüz olan Synaptic Paket Yöneticisini kullanabilirsiniz.

Gelelim temel bilgilere. Debian'da paketler iki çeşittir. Binary paketler (deb uzantılı) çalıştırılabilir dosyalar, yapılandırma dosyaları, man/info dosyaları, telif hakkı bilgisi ve diğer belgelerden oluşan özel bir arşiv biçimidir. Kaynak paketler yazılımın kaynak kodları, Debian'a özgü değişiklikleri içeren dosya, ve dsc yapılandırma dosyasından oluşur. Bu dosyaları dpkg (apt-get ve aptitude önyüz desteğini de kullanabilirsiniz) yardımıyla kullanıp kurabilirsiniz.

Debian paket sisteminin temel aracı dpkg'dir. Alt seviyedeki paket kurma, kaldırma, yapılandırma ile ilgili tüm işleri bu araç gerçekleştirir. Apt ve Aptitude bu araç için bir önyüzdür. Dilerseniz diğer önyüzleri kullanmadan doğrudan dpkg kullanabilirsiniz. Özellikle depolarda olmayan deb paketlerini kurmak için dpkg kullanmanız gereken araçtır. Bu yazıda bahsedilen komutların hepsi uçbirim (terminal) kullanarak işleyebileceğiniz komutlardır.

Paket kurma: dpkg -i paketismi.deb
Paket kaldırma: dpkg -r paketismi(Paket ile ilgili bütün dosyaları, yapılandırma dosyaları da dahil, kaldırmak için "Purge" etmek grekiyor : dpkg -P paketismi)
Paket içeriğini listeleme: dpkg -L paketismi
Kurulu paketleri listeleme: dpkg -l(Daha geniş liste için dpkg --get-selections) Bu listeleme komutları çıktısını bir metin dosyasına kaydedip daha sonra yeni kurduğunuz bir sistemde o metin dosyasını apt'ye girdi olarak vererek daha önce kurulu paketleri tekrar kurabilirsiniz.
Paketi tekrar yapılandırma : dpkg-reconfigure paketismi

Dpkg ile daha ayrıntılı bilgiye komut satırında man dpkg yazarak ulaşabilirsiniz.

Öncelikle aptitude ve apt arasında hangisini kullanmanız gerektiğine karar vermeniz gerekiyor. Resmi olarak Debian geliştiricileri tarafından daha kapsamlı ve kullanışlı olan aptitude kullanılması öneriliyor. İkisi arasında temel olarak bir fark yok, sadece kullanım açısından farklar var. Buradaki komutları ikisi için de vereceğim. Ama ikisini karışık olarak kullanmayın, birine bağlı kalın.

Paket arama
aptitude search flac
apt-cache search flac
Bu komutlar aradığınız bir paketi bulmanıza yardımcı olur. Yukarıdaki iki örnek flac ifadesini barındıran paketleri listeler. Aradığınız paketi listeden bulup yükleyebilirsiniz.

Paketi güncellemelere karşı koruma
Bazı durumlarda bir paketin sabit bir sürümde kalmasını isteyebilirsiniz. Bu durumda hold komutu işinizi görecektir:
aptitude hold paketismi
echo "paketismi hold" | dpkg --set-selections

Güncel depo bilgisi alma
Bir paket kurmadan önce, sistemi güncellemeden önce depolardan güncel paket bilgilerini almak gerekir.
aptitude update
apt-get update

Sistem güncelleme
Aptitude ve apt sistem güncelleme için iki seçenek sunar. Biri upgrade diğeri de dist-upgrade. İlki sistemdeki paketlerin yeni sürümlerini yükler. İkincisi ise sistemdeki paketlerin güncellemesini yaptığı gibi kurulması gereken yeni paketleri de kurar, genellikle dağıtım güncellemelerinde kullanışlıdır. Aptitude ile yeni önerilen ise safe-upgrade.
aptitude safe-upgrade
apt-get upgrade

aptitude dist-upgrade
apt-get dist-upgrade

Paket bilgisini görüntüleme
Bir paket hakkında bilgi almak için
aptitude show paketismi
apt-cache showpkg paketismi

Paket kurma
Kullanmak istediğiniz bir paketi kurmak için aşağıdaki komutları kullanmanız gerekir. Paketin gereksinim duyduğu diğer paketler de otomatik olarak kurulacaktır.
aptitude install paketismi
apt-get install paketismi
(Aynı anda birden fazla paket kurulabilir paket isimleri arasına boşluklar koyularak gerçekleştirilir: aptitude install paket1 paket2 paket3 şeklinde)

Paket kaldırma
Paketi kaldırırken bu paket bağımlı olan paketler de kaldırılacaktır. İşlem esnasında bununla ilgili özet bir bilgi ekranda gösterilecektir. Özet bilgiyi iyice inceledikten sonra işleme onay verilmelidir.
aptitude remove paketismi
apt-get remove paketismi
Yapılandırma dosyalarını da kaldırmak için
aptitude purge paketismi
apt-get purge paketismi
Not: Bu yazıdaki komutların root haklarıyla kullanılması gereklidir. Root kullanıcısının etkin olduğu uçbirim kullanılmıyorsa komutların başına sudo getirilmelidir.

Using APT(Ubuntu) sitesi daha ayrıntılı bilgileri barındırmaktadır.

Kaynaklar:
Using Apt
APT Nasıl
Chapter 7 - Basics of the Debian package management system
Things You Need To Know To Become An Apt Guru
Using APT