Lorenz Çekeri

Önemli Not: Aşağıdaki paragraf tamamen alıntıdır.

Lorenz Çekicisi
Bu "çekici" aslında bir grafik gösterimden ibarettir. Sarı çizgiler, sistemin durumunun faz uzayı (yani grafik alanı; muhtemel tüm durumlar) içindeki zamana bağlı evrimini göstermektedir. Bu tip bir çekicide, sistemin elemanları, iki büyük olasılık kümesi arasında gidip gelirler (sarı çizgilerin çevresinde dolandığı odaklar). Bu olasılık kümeleri içinde veya çevresinde nasıl bir davranış gösterecekleri bilinmezken, sistem tamamen belli sınırlar içinde (yani şekilde, sarı renkli çizgilerden oluşan alanda) hareket eder. Sadece, hangi olasılıklar içinde hareket edeceği bellidir, kesin hareket rotası önceden bilinemez. İşte o yüzden, iki-üç günden daha ileriye dönük "kesin" hava tahminleri yapmak hala mümkün değildir; veya, halihazırdaki değişkenlerden yola çıkarak, herhangi bir ülkede yaşayan insan topluluklarının zaman içinde nasıl bir değişim göstereceklerini aynıyla tahmin edemezsiniz. Çünkü tüm rota başlangıç şartlarına hassas bir şekilde bağlıdır. Yapacağınız tahminin kendisi bile rotayı etkileyebilir!

Kaynak : http://www.donusumkonagi.net/makale.asp?id=5774&baslik=kaos_ve_kaotik_cekiciler

Önemli Not: Aşağısı alıntı değildir, saçmalamadır


Şimdi Lorenz çekerini/çekicisini (Lorenz Attractor) öğrendiniz. Merak ediyorsanız ayrıntılı olarak araştırabilirsiniz. Bu yazının konusu Lorenz Çekerleri değil. Hatta her ne kadar başlangıcı oluştursa da bu çekerleri daha önce duymamayı şu an çok isterdim. Bu yazının konusu "Cehalet mutluluktur." sözü aslında.

Lorenz çekerlerini nerede okuduğumu hatırlamıyorum. Büyük ihtimalle Tübitak kitaplarından Kaos adlı kitapta okumuşumdur. O kitabı da bir ara Kaos teorisine ilgi duyduğum için okumuştum. Bu okuduğum kitabın bana doğrudan, materyalist bir bakış açısıyla bir faydası oldu mu? Hayır olmadı. Bu Lorenz çekerlerinin hayatımdaki tek katkısı beynimin odacıklarında gereksiz bir yer teşkil etmesinden ibaret. Benim beynimin daracık odacıklarını işgal eden böyle hayatla alakası olmayan oldukça fazla gereksiz bilgi parçaları vardır. Ve umulmadık zamanlarda bu bilgi parçaları ortaya çıkarlar. Bu öğlenleyin böyle oldu. Birden aklıma "Attractor" kelimesi geldi. Çekici anlamında. Bunun üzerine arkadaşımla "Attractive" ve "Attractor" kelimelerinin farkını tartışmaya başladık. Biri sıfattı, biri ise eylemsi isim (varsa böyle bir şey) olmuştu benim için. Ve bunu bir süre daha tartıştıktan ve anlaştıktan sonra ben dayanamadım düşündüm ve söyledim. Peki Attractor'leri, bunların Fizik ile ilgili olduğunu bilmem bana ne katıyor? Hiç bir şey. Evet, hiç bir şey. Hangi insan evladı karşısında özellikle Kaos teorisi ile ilgilenen biri, bir fizikçi olmadıkça Lorenz çekerlerinden bahsedebilir? Evet, bu düşünce akşamleyin de aklıma takıldı. Bütün gün bu "attractor"lerin ne "attractor"u olduğunu düşünüp durmuştum. Eve gelince hemen araştırıp buldum. "Lorenz Attractor"leri. Ve kendimden nefret ettim.



İşte, yazının ana konusunu da başta yazdığım cümle söylüyor, ciddi ciddi düşündüğüm ve geri dönemeyeceğim nokta. Cehalet. Kesinlikle efendim, "Cehalet mutluluktur." Hem kendiniz için, hem de çevrenizdekiler için.

Bu seferlik "psikopat" kişilik ben sadece saçmaladım. Mazur görün.

Nina Simone - Don't let me be misunderstood

"If I seem edgy
I want you to know
I never mean to take it out on you
Life has its problems
and I get more than my share
but that's one thing I never mean to do"

İtalyan Filmleri

Ege Üniversitesinde İtalyanca Haftası nedeniyle dört adet film yayınlandı. Ve kampüs içinde gösterilen bu filmlerin hepsine gittim. İzlediğim filmleri bilgilendirmek amacıyla yazıyorum. Uzun zamandır film izlemiyorum. Bu filmler son dönemdeki sıkıntılarım açısından ilaç gibi geldi. Evet lafı fazla uzatmıyorum ve filmleri adları ve bağlantılarıyla veriyorum.

İlk film Nefes Alıyorum (Respiro). Yönetmen Emanuele Crialese, filmde bir özgür ruhlu kadına deli gözüyle bakılması ve bu kadının yaşadıkları anlatılıyor. Film bence çok fazla sembolizm içeriyor. Bunları sürekli farketmek gerekiyor. Ayrıca bazı sahneler ilkel komünal toplum yaşamını, bu toplumda birey olmanın sonuçlarını düşündürdü. Hayvansal içgüdülerin insana neler yaptırabileceğini de hatırlatan bazı sahneler de vardı. Son olarak ilgimi çeken bir nokta yönetmenin sahnelerde sürekli bir şekilde insan barındırmasıydı. Boş manzara sahnesi hatırlamıyorum.

İkinci film, Federico Fellini'den Hatırlıyorum (Amarcord). 1973 yapımı bu filmde küçük bir kasabadaki yaşamı anlatıyor, bir çocuğun gözüyle.


Üçüncü film, yine Federico Fellini'den Aylaklar (I Vitelloni). Bu filmde de bir sahil kasabasında yazın turizm sayesinde yapacak bir şeyler bulabilen, kışın ise yapacak bir şey bulamayan küçük burjuva arkadaşların yaşadıkları anlatılıyor. Bu kişiler sürekli kasabadan uzaklaşmak istiyorlar, ama gitmiyorlar.

Son film olarak Che ne sarà di noi'yi izledim. İtalyan üç gencin liseden mezun olduktan sonra Yunan adası Santoriniye geleceklerine karar vermek üzere gitmelerini konu alan bu film beni oldukça etkiledi :)

keepvid.com

Youtube gibi sitelerde izlediğiniz görüntüleri ek bir uygulama kurmadan, doğrudan bu siteye girerek şndirebilirsiniz:

http://keepvid.com/

GNU/Linux Kurulumu Taşıma İşlemi

Gün geldi ve siz sunucunuzun bulunduğu makineyi değiştirmek istediniz, ya da olmadı GNU/Linux dağıtımınızı değiştirmek istediniz. Ne yaparsınız? En basitinden onlarda kullanıcı vardır. Bu kullanıcıları olduğu gibi aktarmanız ve kullanıcılara sunucu değişimini hissettirmemeniz gerekir. Bunu yapmanın oldukça zor ve planlanması gereken bir iş olduğunu düşünürdüm. Ama hiç öyle değilmiş :) İnternet üzerinde bulduğum bir "Nasıl" belgesi bu işi ne kadar kolay yapabileceğimi gösterdi. Kullanıcıları aktardıktan sonra elbette kurulu olan tüm sunucu hizmetlerini (apache, cvs, svn, ssh) tekrar kurmak gerekli klasörleri taşımak gerekecektir. Ama kullanıcı aktarmasına göre bu oldukça kolay bir iştir. Özetle böyle bir derdiniz olduğunda yararlanmanız için bu nasıl belgesini (ingilizce maalesef) paylaşmak istiyorum. Bu nasılı kullanarak Ubuntu GNU/Linux sunucusunun kullanıcı bilgilerini tüm ev dizinleriyle birlikte rahatça Debian GNU/Linux sunucusuna taşıyabildim.

Web (Apache) Sunucusu Aktarma:

Sunucuda sadece statik dosyalar olduğu için bu iş oldukça kolay oldu. Apache kurulumunu yaptıktan sonra sadece /var/www/ dizini altındaki bizim sunucuyla ilgili dosyaları yeni sunucuya aktarmak işimizi gördü. Daha sonra kullanıcı aktarımından sonra kullanıcı web dizinlerini etkinleştirdiğim zaman (standart olarak public_html altından sunulan) her kullanıcının web dosya sunumları aynen korunmuş oldu. Apache ayar dosyasında daha önceden yapmış olduğum (ServerTokens ve benzeri ayarlar) ayarları yeni sistemde de yapmak gerekti elbette.

CVS Aktarımı:

CVS'i aktarmak için öncelikle CVS ayar dosyasını (/etc/cvsd/cvsd.conf) aynen yeni sistemdeki dosyanın üzerinde yazdım. Daha sonra CVS depolarını tar ile izinler aynen kalacak şekilde sıkıştırıp yeni sistemde bu sıkıştırılmış dosyaları ilgili klasörde açtım (Kaynak). Denediğim bir CVS deposu eskisi gibi çalışmaya başladı. Tüm CVS depolarını tek tek deneme fırsatı bulamadım ama sanırım hepsi için bu yöntem işe yarayacaktır.

Aşağıda sıkıştırma ve açma komutlarını görebilirsiniz:

cvsrep deposunu sıkıştırmak için: tar -zcf mycvsrep.tar.gz cvsrep/

cvsrep deposunu yeni sistemde açmak için : tar -zxpf myarchive.tar.gz

Bu işlemleri yaptıktan sonra cvsd sunucusunu yeniden başlattığınız zaman sorunsuz olarak ilgili depoyla çalışmaya devam edebiliyorsunuz.

Çevre ve Bilgisayar

Aslında yeşil bilgisayarlar ile ilgili bir sürü şey yazmayı planlıyordum. Ama yazamadım. Bu seferlik affınıza sığınarak sadece Linux kullananlar için bir siteyi paylaşacağım. Ama genel eylem günü olsun olmasın çevre dostu bilgisayarlarla ilgili yazılarımız olacak :)

http://www.lesswatts.org: Intel Linux kullananlar için daha az enerji harcama sitesi açmış. Bilgisayarınızı kullanırken daha az enerji harcamak ve böylece tasarruf yapmak için önemli bilgilerin bulunduğu bu site, ipüçları, belgeler, projeler, indirilebilir dosyalar içeriyor. Bu çalışmalara katılabilir, evinizde deneyebilirsiniz. Ayrıca Sonuçlar bölümünde Linux çekirdeği ve güç tasarrufu kullanımıyla elde edilen önemli sonuçları gözlemleyebilirsiniz.


Bloggers Unite - Blog Action Day

Yaşamak Hakkında

HER ŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

CAN YÜCEL


YAŞAMAK

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın,
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak

NAZIM HİKMET RAN


BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin
Demeyeceksin işte
Yaşarsın çünkü
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki

Çok sevmeyeceksin mesela,

O daha az severse kırılırsın
Ve zaten genellikle O daha az sever seni,


Senin O'nu sevdiğinden
Çok sevmezsen, çok acımazsın

Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu,
Kartvizitini...

Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin
Senin değillermiş gibi davranacaksın
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın

Çok eşyan olmayacak mesela evinde
Paldır küldür yürüyebileceksin
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştigi yerleri sahipleneceksin
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak
"O benim" diyeceksin
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...

Mesela gökkuşağı senin olacak
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın

Mesela turuncuya, ya da pembeye
Ya da cennete ait olacaksın

Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat
İlişik yaşayacaksın
Ucundan tutarak...

CAN YÜCEL


YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİRŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

ATAOL BEHRAMOĞLU

MAC adresi değiştirme

Bilgisayar ağları, çoğunlukla ağ içerisindeki bilgisayarların MAC adresleri ve bunlara atanan IP adreslerine dayanarak yönetilirler. Ancak bugünlerde internet ile biraz ilgili olanlar, birkaç küçük programla pek de güzel çalışan ağları zorlamaya, hatta bir kısmını çökertmeye kadar götürebiliyorlar. Sistem yöneticilerinin vaktini çalan bu yönetemlerden biri de MAC adresi değiştirme.

Daha önce yazdığım MAC adresine göre filtreleme de bu durumda çaresiz kalıyor. Yöntem burada çok güzel açıklanmış.

İnternet

İnternetin gelişiminde akılda kalan olayları hatırlamak isterseniz :
http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/GaleriDetay.aspx?cid=6603&p=1&rid=4369

Açık Kaynak Yazılım Hakkındaki 10 Mit Cevaplandı, Yazan: Carlo Daffara

Bu makale AB projesi FLOSSMetrics'teki araştırmaların bir parçasıdır. Bu araştırma kapsamında küçük ve orta ölçekli işletmelerin özgür ve açık kaynak yazılımı (Free/Libre/Open Source Software - FLOSS ) benimsemelerine yardımcı olmak amacıyla bir rehber yazılması amaçlanmaktadır. Bu rehberin ilk sürümü yakında hazır olacaktır.

Carlo Daffara
Yazının Aslı : http://www.groklaw.net/articlebasic.php?story=20070828132340846

Türkçe'ye çeviren : Tahir Emre Kalaycı (http://www.tekrei.org)

Açık Kaynak Yazılım Hakkındaki 10 Mit Cevaplandı

1999 yılında, açık kaynak yönelimli yayımevinin kurucusu Tim O'Reilly Fortune 500 yöneticilerinden oluşan katılımcılara yönelik "Açık Kaynak Yazılım Hakkında On Mit" adında bir konuşma yapmıştır. Günümüzde bu mitlerin hala doğru olarak kabul edildiğini güncel bazı raporlar[1] göstermiştir ve bunlar FLOSS benimsenmesi önünde bir engel olarak yer almaktadır. Bu makale kapsamında bu öğretici cevaplar vermeye çalışacağız:

Mit #1: Açık kaynak Linux'e karşı Windows olayıdır

FLOSS hakkındaki güncel tartışmalar hepsi veya hiçbiri algılamasına odaklanmaya devam etmektedir, örneğin bir şirkete FLOSS'u tanıtmak için tam bir yazılım aktarımı gereklidir. Bu ve geniş olarak bilinen FLOSS projeleri (Linux, Apache, OpenOffice.org vb.) dışındaki projeler hakkında sınırlı bilgi bulunduğu gerçeği, çoğu FLOSS projesinin Microsoft ürünlerinin doğrudan rakibi olmak üzere tasarlandığı ve yönetildiği algısını oluşturmuştur. Gerçek ise Bilgi Teknolojilerinin (BT) hemen hemen her alanında, işe özel ERP sistemleri de dahil olmak üzere, muazzam sayıda etkin proje var olduğudur ve bu projelerin çoğu etkin projeler olup platform bağımsız ve Microsoft Windows, Apple's OSX (ki kendisi 300 açık kaynak projeye dayanmaktadır) veya Linux üzerinde çalıştırılabilmektedir. (FLOSS projeleri genel görünüm boyutu hakkındaki bir tahmin için "Estimating the number of active and stable FLOSS projects" yazısını inceleyebilirsiniz.)

Mit #2: FLOSS ne güvenilir ne de desteklidir

Bu yanılgı FLOSS'un koordine olmamış veya yapısal olmayan bir şekilde gönüllü yazılımcılar tarafından geliştirildiği idrakına dayanmaktadır. Bu bakış açısında bir çok hata vardır:

Gönüllülük: Büyük ölçekli projeler gönüllü katkısı önemli bir parçasını (bazen çoğunu) oluştursa da, geliştiricilerin %50'si FLOSS projeleri için çalışmalarından dolayı ya doğrudan projeyi geliştirmek için ödenerek veya destek şeklinde finansal bir karşılık aldılar. Bu güncel çalışmalardan [2] ve yazılım endüstrisindeki yazılım ürünlerinin %68'inin doğrudan FLOSS'tan türetilmiş kod içerdiği gerçeğiyle anlaşılabilir.

Ücretli programcılar daha iyidir: Her ne kadar gönüllülerin katkısı yüksek olsa da, kaliteli yazılım üretmek için finansal bir dürtü olmamasından dolayı düşük kaliteli yazılım düşüncesi vardır. Bu, bazı durumlarda içsel (yaratılıştan kaynaklanan) dürtülerin parasal dürtülerden daha etkili olduğu ve bazen kullanıcıların kullandıkları yazılımı düzeltmeye yönelik ilgileri olduğu [3] gerçeklerini yadsımaktadır. Bu ikinci etkinin, kullanıcı güdümlü yenilikçilik (user-driven innovation), önemli bir güç olduğu geçmiş çalışmalarda gösterilmiştir. Örneğin, yazılım güvenliği, baskılı devre kartları (printed circuit board) CAD sistemleri, ve kütüphane yazılımları gibi alanlardaki yeniliklerin %25 civarında bir kısmı gelişmiş kullanıcılar tarafından tasarlanmış ve tanıtılmıştır. Aynı etki temel tasarım geri bildirimine olanak sağlar, büyük bir proje olarak yazılımı kullanmadaki iyi ve kötü deneyimlerin toplanmasını sağlar Örneğin Ubuntu Linux Tanıklık ve Deneyimler Sayfası ("Testimonial and Experiences Page") projenin kullanıcı güdümlü bir yönlendirilmesine ve arıza noktalarının tanımlanmasına olanak sağlar.

Destek yok: Çoğu geniş ölçekli proje, sahipli yazılım şirketlerine benzeyen ve paralı destek sağlayan şirketlere sahiptir. Kaynak kodun mevcudiyeti ve değiştirme hakları ayrıca (etkinliğini yitirmiş projeler için bile) ek destek sağlanması avantajını doğurmaktadır. Sahipli yazılımda edinme kontratında kaynak emanetine dair madde olmadığı durumlarda bu temel bir farklılık olmaktadır.

FLOSS doğasında güvenilmezdir: Çoğu kişi FLOSS'un sahipli yazılımlara nazaran doğasında daha düşük kalitede olduğuna inanmaktadır. Gerçek ise çoğu FLOSS projesinin yarı katı yapıyla yönetildiğidir, sadece bazı çok modüler projeler doğuştan "pazar tarz"ına ve geniş ölçekli içsel ayrıma izin vermektedir. Bir çok araştırma bildirisinde FLOSS tipi geliştirmenin etkisi değerlendirilmiştir, ve örneğin bir yazılım mühendisliği makalesinde [4] aşağıdaki ifade bulunmuştur:
"Açık kaynak yazılımın yaratıcılığı arttırdığı hipotezi analizimizle desteklenmiştir. Büyüme ortanı, veya eklediğimiz işlev sayısı açık kaynak projelerde kapalı kaynak projelere göre daha büyüktü. Bu açık kaynak yaklaşımın zamanla kapalı kaynak yaklaşımına göre daha fazla özellik sağlayabileceğine işaret etmektedir. Uygulayıcıların market payını arttırma ilgileri nedeniyle ek özellikler sağlamaları, açık kaynak yöntembilimine hedeflerine erişmek için kullandıkları bir yöntem olarak baktıklarını gösterir. Kusurlar açısından analizimiz, değişme oranı veya değiştirilen işlevlerin toplam işlevlere oranının açık kaynak projelerinde kapalı kaynak projelerine göre yüksek olduğunu bulmuştur. Bu sonuç kusurların açık kaynak projelerinde kapalı kaynak projelerine göre daha hızlı bulunup çözüldüğü hipotezini desteklemekte ve açık kaynak yazılım geliştirme modeli kullanmanın ek bir faydası olarak görülebilmektedir."

Bu ifade, yazılım kusur tanımlama aracı üreticilerinin sonuçlarıyla tutarlıdır. Örneğin Reasoning aracı çalışmalarında hata yoğunluğu oranının başlangıç proje sürümlerinde sahipli yazılımlarla bir olurken, sürekli iyileştiği ve bazı projelerde kusur yoğunluğunun ortalama sahipli koda göre oldukça düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Reasoning ile MySQL konusunda yapılan bir çalışma aşağıdaki sonuçları üretmiştir:

"Her KLOC (1000 Satır Sayısı) için 0.09 kusur yoğunluğu halinde, incelenen MySQL sürümünün ortalama karşılaştırılabilir sahipli projelere göre 6 kat daha az kusur yoğunluğuna sahip olduğu görülmüştür."

Bu Coverity raporları gibi diğer çalışmalarla da doğrulanmıştır.

FLOOS'un genelde güvenilir olduğu gerçeği daha önce bahsedilen CIO Insight taraması gibi taramalarla da çıkarsanabilir. CIO Insight taramasından "Şirketimin Linux dışındaki açık kaynak ürünlerle deneyimi çok iyi oldu ve kullanımlarını arttırmayı düşünüyoruz" sorusuna cevap verenlerin %79'u olumlu bir yanıt vermiştir.

Mit #3: Büyük şirketler Açık Kaynak yazılım kullanmıyor:

Bu çürütülmesi en kolay mittir: büyük BT şirketlerinin (IBM, HP, Sun ve Oracle) etkin olarak Açık Kaynak yazılımı teşvik etmesinin dışında Fortune 1000 şirketlerinin yaklaşık %86'sı FLOSS'u konuşlandırmakta veya sınamaktadır, ve benzer sonuçlar Avrupa'da da vardır [5]. Bu şirketlerin, %35 veya daha fazlası sistemlerinin %20'sinden fazlasını FLOSS olarak konuşlandırmakta, ve şirketlerin %11'i uygulamalarının %20'sinden fazlasının Açık Kaynak yazılım olduğunu bildirmektedir. Sunucu merkezli ve BT altyapılarında kullanım daha sık karşılaşılan bir durum olsa da, büyük şirketlerin %26'sı masaüstü bilgisayarlarda Linux kullanımından ve daha büyük bir oranda şirket OpenOffice.org ve Firefox gibi diğer FLOSS'ların Microsoft Windows masaüstü bilgisayarlarda kullanımından bahsetmektedir. Diğer taramalardan ortaya çıkan ilginç bir gerçek çoğu şirket ve kamu yönetimlerinin kendi içsel FLOSS kullanımlarından haberdar olmadıkları gerçeğidir. Bunun nedenleri arasında basit bir lisans bilgisizliğinden ve bazen kullanılan sahipli yazılımın içermesi sayılabilir (Örneğin çoğu güvenlik ve ağ ürünleri FLOSS'u içsel olarak kullanmaktadır).

Mit #4: Açık Kaynak yazılım, "fikri mülkiyet"e düşmandır

Bu mit açısından farklı ifadeler vardır:
GPL lisansı viraldır: En çok kullanılan lisans, GPL yazılım kodundan üretilmiş yazılım ürünü tekrar dağıtılacağı zaman, tüm ürün aynı lisans altında dağıtılmalıdır şeklinde özel bir ifadeye sahiptir. Bu "GPL'in viral etkisi, GPL kullanan herhangi bir organizasyonun fikri mülkiyetine karşı tehlike yaratmaktadır" şeklinde iddiaları ortaya çıkarıyor. Çoğu senaryo için gerçek ise, yukarıdaki ifade basitçe kodun katkı sağlayanlarını ve üreticilerini belirtmeden kullanılmasını önlemektedir. Bu ayrıca çoğu geliştiricinin GPL lisansını diğer lisanslara tercih etmesinin nedenlerinden biridir. Açık Kaynak yazılımın "basitçe" kullanımı içsel olarak geliştirilen yazılımın lisansını değiştirme gereksinimi yaratmamaktadır ve çoğu şirket sahipli yazılımlarını GPL ile lisanslanmış örneğin Linux kerneli gibi yazılımlar üzerinde çalıştırmaktadır.

Özgür Yazılım ("Free Software") topluluğu diğer şirketlerin fikri mülkiyetini çalıyor: Bu ifade, SCO Group şirketinin 2003 yılında IBM'in Linux çekirdeği içerisinde telif hakkı olan materyal kullandığı iddiasıyla dava açmasıyla ortaya çıkmıştır. Asıl iddiada IBM "SCO'nun gizli ve sahibi olduğu bilgilerin Linux, özgür işletim sistemi, içerisine koyduğu" ve çekirdek içerisinde milyonlarca satır kodun SCO'nun Unix kaynak kodundan alındığı şeklinde suçlanmaktadır. Halbuki, kamuya ihlal edilmiş kodun bulunduğuna dair bir bilgi verilmediği gibi, iddianın muhatabı topluluktan bir talepte de bulunulmamıştır. Şimdi, dört yıl sonra, suçlamada milyonlarca satır kodun bulunmadığı gibi, mahkeme Ağustos 2007 tarihinde UNIX ve Unixware telif haklarının, SCO'nun 1995 yılında aldığını iddia ettiği gibi Novell'den SCO'ya geçmediğini ortaya çıkarmıştır. Telif hakları SCO'ya ait olsa bile, davanın son durumunda 300 satırdan daha az kod bu suçlama içerisinde yer almaktadır ve bu kodun genellikle standart arayüz kodu olması nedeniyle kim sahip olursa olsun telif hakkı koruması altında bulunamayacağına çoğu kişi inanmaktadır. Bu 6 milyon satırlık Linux çekirdeği içerisinde 300 satırdır.

Daha sonra, Microsoft, CEO'su Steve Ballmer aracılığıyla Linux'un "bizim patentlenmiş fikri mülkiyetimizi kullanmaktadır" şeklinde sadece patentlerle ilgili olarak benzer suçlamaları ortaya atmıştır. Ancak, bir kere daha, ayrıntılar açıklanmamıştır. (Craig Mundie'nin, Microsoft yardımcı başkanı, New York Üniversitesi Stern Business School'da 2001 yılında yaptığı konuşma incelenebilir, bu konuşmada kaynak kodu kamu alanına aktarmanın "sağlıksız" olduğunu, güvenlik riskleri oluşturduğunu ve "tarihin gösterdiği gibi, bu tip bir model yer bulsa da, büyük bir market kurmak, tüketicilerin erişebildiği güçlü ve kullanımı kolay bir yazılım üretmek için başarılı olmadığı"nı söylemiştir. Bill Gates GPL için "ticari bir şirketin bu tip bir işi kullanması ve üretmesini olanaksız kıldığını" söylemiştir. Steve Ballmer'ın "Linux bir kanserdir, dokunduğu herşeye kendisini fikri mülkiyet düşüncesiyle iliştirir...eğer herhangi bir açık kaynak yazılım kullanırsanız, geri kalan tüm yazılımlarınızı açık kaynak yapmanız gerekir" şeklinde ünlü bir söylemi de vardır.)

Gerçekte ise, yapısal FLOSS projeleri katı bir yama kabul politikalarına sahiptir, örnek olarak Eclipse projesinin katı önlem süreci vardır, bu süreç dışsal katkıları, kod hakları görevleri, kod gözden geçirme ve lisans uyumluluğunu kapsamaktadır. Eclipse kurumu ayrıca kod kopyalama ve yasal öneme sahip anahtar kelime taraması için otomatikleştirilmiş kontrol ve kodun güncellenmesiyle ilgili kontrollü sürüm gözden geçirme gibi araçlara sahiptir. Benzer süreçler diğer FLOSS projelerinde de mevuttur [6].

Mit #5: Açık kaynak yazılım tamamen lisanslarla ilgilidir

FLOSS tanımı her ne kadar lisans sistemini kapsasa da, kodun "açıklık" tanımının genişletilmesi, farklı gruplar arasındaki geliştirme çabalarının paylaşılması kavramını (altmışların erken kullanıcı gruplarına benzer bir şekilde) ortaya çıkarır. Bu bağlamda, Eric Raymond "The Cathedral and the Bazaar" makalesinde paylaşımlı geliştirme kavramınıtanıtmıştır, her geliştiricinin kodun hangi parçası üzerinde çalışacağını seçme özgürlüğüne sahip olduğu "pazar" yöntemini, yapısal ve katı resmi geliştirme yaklaşımı "katedral" yöntemini karşılaştırmıştır.

Kavram çabucak kabul görmüş olsa da, gerçekte işbirliğiyle geliştirilen projelerin katedral ve pazar modelleri arasında bir yöntemle geliştirilme yönelimi vardır. Örneğin, çoğu proje için resmi bir yapı (bir çok alt proje, dış katkılara daha fazla açık olması gibi) varken, bazı projeler için (örneğin FLOSS'u sertifikalandırılmış havacılık veya güvenlik kritik sistemler) daha katı bir resmi yapı sözkonusudur. Raymond tarafından vurgulanan önemli bir nokta, hem kodlama hem de yardımcı etkinliklerin (hata düzeltme ve belgelerin üretilmesi gibi) büyük bir topluluk tarafından paylaşılabileceği, böylece "sanal yazılım evleri" duygusunun çaba ve kaynak sağlayan gönüllü bir şekilde yaratılabileceğidir. Bu ayrıca geniş uzman kullanıcı topluluğu için bir kaldıraç görevi görerek, bu kullanıcıların önemli bir ölçüde katkı sağlamalarını destekler. Bu sonuçlar Von Hippel'in makalelerinde de gösterilmiştir.

Bu şekilde bir işbirliği gerçekleştiğinde, sadece kaynak kodu biçiminde olmayabilir, örnek olarak [7]:

"2000 yılında, Open Cascade'e dışarıdan 50 katkı sağlayıcı farklı çeşitlilikte yardım sağlamışlardır: yazılımı diğer sistemlere aktarmak (IRIX 64 bits, Alpha OSF), kusurları düzeltmek (hafıza sızıntıları, vb.) ve öğrenceyi İspanyolca vb. diğer dillere çevirmek gibi. Şu anda 70 etkin katkı sağlayıcı var ve hedef bu sayıyı 100'e ulaştırmak. Bu dışarıdan gelen katkı sağlayıcılar önemlidir. Open Cascade bu katkı sağlayıcıların yazılım değerinin %20'sini temsil ettikleri şeklinde bir kestirimde bulunmaktadır."


Open Cascade, 3B CAD/CAM sistemleri yaratmak için karmaşık ve gelişmiş bir araç kutusudur.

Benzer bir görüş Aaron Seigo'nun Akademy KDE konferansında 2006 yılında sunulmuştur, bu sunumda gönüllülerin KDE içerisinde genellikle aşağıdaki alanlarda katkı sağladığını söylemiştir:

  • Sanat ("Artwork")

  • Belgeleme

  • İnsan Bilgisayar Etkileşimi

  • Pazarlama

  • Kalite Güvence

  • Yazılım Geliştirme

  • Çeviri

Eğer toplam yazılım uygunluğu düşünülürse, kod olmayan katkıların da en az kaynak kod kadar önemli olduğu açıktır; örneğin, çeviriler, belgeler ve toplam kalite yazılım dünya çapında son kullanıcılar tarafından benimsenmesi için yaşamsal öneme sahiptir.

Bu şekilde bir işbirliği rakip şirketler arasında bile gerçekleşebilir, örneğin potansiyel güvenlik açık duyuruları farklı rakip Linux üreticileri arasında çoğunlukla paylaşılmaktadır. Red Hat'ten Marx Cox iki yılın olay tepkilerini ve bilgi kaynaklarını incelediğinde açık ortaya çıkarmada en büyük kaynak olarak FLOSS dağıtıcılarının olduğunu bulmuştur.

Mit #6: Eğer yazılımımı Açık Kaynak toplulukuna verirsem, binlerce geliştirici birden benim için karşılıksız çalışmaya başlar

Kaynak kodu basitçe topluluka bırakmanın FLOSS projesini ortaya çıkaracağı garantisi yoktur, ve bu tip bir davranışın olumsuz etkiler doğurduğunu gösterecek bir çok örnek vardır, çünkü topluluklar bu davranışı kod "çöplük boşaltma"sı olarak görebilir. Gerçekte ise işbirlikçi bir topluluk oluşturmak için, en başta iyi bir iletişim ve etkileşim stratejisi oluşturmak ve temel gereksinim olarak çaba göstermek zaruridir. Ayrıca, topluluk yaratmaya ve çabaları yaymaya yönelik yatırım iki yönlü çaba paylaşımını arttıracaktır. Önemle vurgulanması gerekir ki, OSSWatch veya CIO Insight tarafından yapılan araştırmalarla şirketlerin ve kamu yönetimlerinin önemli bir kısmının (%14 ve %25) yama desteği verdiği veya FLOSS topluluklarına etkin olarak katıldığı ortaya çıkmıştır.

Mit #7: Açık kaynak yazılım sadece programcılar için önemlidir, çünkü çoğu kullanıcı motor kapağının altına hiç bakmaz

Çoğu kullanıcının kaynak kodla ilgilenmediği gerçeği, kaynak kodu birlikte vermenin gereksiz olduğunu ortaya çıkarmaz. Bir çok olumlu açı tanımlanabilir:
Kodun mevcudiyeti son kullanıcının, FLOSS projesi kaybolur veya etkinliğini yitirse bile değişiklikler ve bakım için parayla birinden yardım almasına olanak sağlar
"Motor kapağının altında" sadece kaynak kod değil, kod olmayan bir çok ürün de vardır, ve bu ürünler (çeviriler, belgeler, örnekler ve daha fazlası) proje açısından hayati önem taşırlar. Çoğu kullanıcı (programcı olmayanlar bile) bu tip açılardan da katkı sağlayabiliyor.
Bazı projeler için, kaynak koda sahip olmak ciddi bir maliyet azalmasına veya önerilen çözümün esnekliğinin artmasına neden olmaktadır. Örneğin, MuleSource (gelişmiş bir ara yazılım sistemi) adı verilen bir projede kullanıcıların %64'ü en azından bir kaynak kodu değişikliğini gerçekleştirmiş.

Sahipli dünya (bazen kod değerlendirilebilir ancak hiç bir şekilde değiştirilemez) ile önemli fark, kodun sadece alıcıların üreticinin iflası durumunda alıcılara garanti sağlayan değil, gerçek yaşayan bir öğe olmasıdır. Geliştirici olmayan kullanıcılar için kaynak kodun mevcudiyeti "garanti politikası" görevini gördüğü çıkarsanabilir. Gelişmiş kullanıcılar ve geliştiriciler için ise kaynak kod derin özelleştirme ve uyarlama olanağını sağlar.

Mit #8: Özgür yazılımdan para kazanılmaz.

Çoğu araştırmacı bir şekilde, özgür olarak mevcut olan kodun doğası gereği potansiyel ticari istismarı engellediğini beyan etmişlerdir. Örneğin [8] "GPL etkin olarak kar yapan firmaların,tüm türetilmiş ürünlerin de GPL lisansı altında dağıtılması gerekliliği yüzünden herhangi bir kodu kullanmasını önlemektedir". Bu elbette HP (2003 yılında Linux ile ilişkili 2.5Milyon$ gelir bildirmiştir) gibi, Red Hat gibi (2006 yılında 400Milyon$ gelir) firmaların ekonomik sonuçlarıyla çelişmektedir. Gosh tarafından yapılan bir ekonomik çözümlemede aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır:
Geniş tanımıyla, FLOSS'la ilişkili servisler 2010 yılında tüm BT servislerinin %32'sine , ve FLOSS'la ilişkili ekonomi Avrupa GSYİH'sinin %4'üne ulaşabilir.
FLOSS, AB'nin içerde geliştirilen yazılımının %29'unu (ABD'de %43) doğrudan desteklemektedir.
FLOSS potansiyel olarak endüstrinin yazılım ArGe yatırımının %36'sını korumasına, böylece artmış karlar veya daha fazla yenilikçiliğe ayrılmasına olanak sağlar.
Avrupa'nın FLOSS yazılıma yatırımının değeri 22 Milyar Euro (Amerika'da 36 Milyar) olup, toplam yazılım yatırımının %20.5'ini (ABD'de %20) oluşturmaktadır.

Bu sonuçlar doğrudan önemli bir market olduğu şeklinde yorumlanabilir (Bunun ölçülmesi zordur, çünkü marketler sunucu marketindeki lisans satışlarıyla değerlendirilmektedir).

FLOSS'a dayanan bir çok potansiyel iş modeli vardır; 80 şirketi ve yaklaşımları için "Open Source Business Models: a Taxonomy of Open Source Firms’ business models" ve "Business models in FLOSS-based companies" incelenebilir.

Mit #9: Açık Kaynak hareketi sürdürülebilir değildir, çünkü geliştiriciler başkalarının kendi çabalarından para kazandığını görünce özgür yazılım geliştirmeyi bıracaklardır

Bu ikinci mitle ilişkilidir, FLOSS'un gönüllüler tarafından geliştirildiği , ve şirketlerin ücretsiz olarak ürettikleri kodtan sadece parazit yolla kar ettikleri düşüncesi. İlgili yerde tartışıldığı gibi, çoğu projede şirketler ve gönüllüler işbirlikçi ve rekabetçi olmayan bir şekilde katılım gösterir. Ayrıca en çok kullanılan lisans (GPL), şirketlerin emeklerinin karşılığını almaları için, GPL projelerinden türetilmiş kodların yayılması sözkonusuysa kaynak kodlarını zaruri olarak yaymaya zorlayarak karşılıklı olarak faydalanmaya olanak sağlar.

Mit #10: Açık Kaynak Microsoft ve ticari dünyayı yakalamak için uğraşıyor

Yazılım yenilikçiliği kavramı iki farklı açıya dayanmaktadır: teknik yenilikçilik ve alan yenilikçiliği. Teknik yenilikçilik genellikle kullanıcı tarafından görülmezken, "alan yenilikçiliği" (örneğin yeni bir tür uygulama) yüksek oranda görünürdür, ve bu konudaki geniş algı çoğu FLOSS yazılımın başka bir masaüstü yönelimli sahipli uygulamanın az ya da çok bir kopyası olduğu şeklindedir.

Gerçek ise çoğu sahipli yazılımın bu açıdan yenilikçi olmadığıdır; ve çok az sayıda yeni kavram (Dan Bricklin'in hesap çizelgesi fikri gibi) bulunabilirken çoğu uygulamanın kişilerin günlük olarak gerçekleştirdikleri görevlere yönelik, aşinalıktan uzaklaşma yenilikçiliğine karşı olmasıdır. 500 Sourceforge projesi hakkında yapılan bir çalışma [9] alan yenilikçiliği bakış açısına göre, proje örneklerinin, sahipli yazılım marketindeki orana göre karşılaştırılabilir bir oran olan %12'sinin yenilikçi sayıldığını ortaya çıkarmıştır. Teknik yenilikçilik açısından, daha önce belirtilen Succi, Paulson ve Eberlein çalışmasında [4] "Açık kaynak yazılımın yaratıcılığı arttırdığı hipotezi analizimizle desteklenmiştir. Büyüme ortanı, veya eklediğimiz işlev sayısı açık kaynak projelerde kapalı kaynak projelere göre daha büyüktü. Bu açık kaynak yaklaşımın zamanla kapalı kaynak yaklaşımına göre daha fazla özellik sağlayabileceğine işaret etmektedir" ifadesi ortaya çıkmıştır. Bu yüzden hem teknik hem de alan bakış açısından, FLOSS sahipli yazılıma denk veya daha iyi sonuçlar üretmektedir.

Kaynaklar:

[1] CIO Insight, CIO Insight OSS survey 2007. Evans Data, Open Source Vision report, 2005. Forrester consulting, Open Source Software’s Expanding Role in the Enterprise March 2007. IDC, Open Source in Global Software: Market Impact, Disruption, and Business Models. IDC report, 2006

[2] Gosh, et al. Free/Libre/Open Source Software Worldwide impact study: FLOSSWorld. FLOSSWorld project presentation.

Gosh, et al. Economic impact of FLOSS on innovation and competitiveness of the EU ICT sector.

[3] Von Hippel, E. and G. von Krogh, Open Source Software and the “Private-Collective” Innovation Model: Issues for Organizational Science. Organization Science, 2003. (2): p. 209-223. Von Hippel, E. Democratizing innovation. MIT press, 2005

[4] Succi, Paulson, Eberlein. An Empirical Study of Open-Source and Closed-Source Software Products, IEEE TRANSACTIONS ON SOFTWARE ENGINEERING, V.30/4, april 2004

[5] Augustin, L. Living with open source: the new rules for IT vendors and consumers. OSBC 2004 conference

[6] Rigby P.C., German D.M. A preliminary examination of code review processes in open source projects. University of Victoria technical report, 2006,

[7] Jullien N. (ed) New economic models, new software industry economy. RNTL report

[8] Hahn, W.R. (editor), Government policy towards open source software. AEI-Brookings, 2002.

[9] Klincewicz, K. Innovativeness of open source software projects. Technical report, School of Innovation Management, Tokyo Institute of Technology. 2005

"Gülün için harcadığın zamandır gülünü bu kadar önemli yapan"

Bu başlık size bir şey çağrıştırıyorsa ve hangi kitaptan alındığını biliyorsanız söyleyecek fazla bir şeyim yok :) Ama hatırlamayan ve çağrıştırmayanlar için önereyim :) "Küçük Prens" (Antoine de Saint-Exupéry)

Efendim bu kitap çok güzeldir. İşte sözlerle anlatmam bile mümkün değil :) Okuyun derim, çocuklarınıza okumayı öğrenir öğrenmez de okutun :D

"İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir, en temel şeyi gözler göremez"
"Evcilleştirdiğin şeye karşı sorumlu olursun, sonsuza kadar"

Ücretsiz Tasarım Yazılımları

Ücretsiz tasarım yazılımlarını listeleyen bir wiki buldum. Yazılımları sınıflandırılmış bir şekilde yazmışlar. Gerçi İngilizce ama, en azından bağlantılar açısından işe yarayabilir.

Günlüklerde arama

Bazen başka insanların deneyimlerini yazdıkları yazılar bulmak isteriz. Örneğin gitmeyi düşündüğünüz bir otele daha önceden giden insanların tecrübelerini bilmek iyi olabilir. Bu tür yazılar için genelde bizim yaptığımız gibi günlükler (blog) kullanılıyor. Google bunun için işimize yarayabilecek bir arama motoru yapmış:
http://blogsearch.google.com/

Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Ankara gezecek, görecek yer açısından çok da zengin bir yer değil. Bu haftasonu, bir türlü fırsat bulamadığımız Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni ziyaret etmek geldi aklımıza. Ankara'lıların yarısı yerini hatta ismini bile bilmese de burası çok da uzak değil aslında. Ulus'a kadar gidip bir taksiye binin. Müzenin yerini bilmiyorsa "Kale yolunda" olduğunu söyleyin; 3-4 ytl tutacaktır.

Müze içerdiği eserler açısından çok iyi olmasının yanında, iç tasarım ve sergileme de gayet başarılı yapılmış.


Sonuç olarak Ankara'da görülmesi gereken ilk 4 yeri şöyle sıralayabilirim:

1)Seymenler Parkı
2)Anadolu Medeniyetleri Müzesi
3)Eymir Gölü
4)Etnografya Müzesi

Samandağ

Bu sabah işyerindeki arkadaşlar ile konuşurken açık olan televizyonda da Emre Aydın'ın yeni klibi çıktı. Bir an gözüm takıldı, klibin çekildiği yer ne kadar da bizim oralara benziyor dedim. Biraz dikkatli izleyince daha da emin oldum burası Samandağı'ydı.



Coşkun denizi, koyu renk kumu, uzun sahili ve yarısı kuma gömülü evleri ile çocukluğumuzun yaz aylarının geçtiği yerlerdi buralar. Dalgalar hiç durmaz burada, deniz hep köpürür. Çok can yitirdik bu sularda. Sabahları erken saatte balıkçı tekneleri gelir, ağlarını bırakırdı denize. Sonra U şekline gelen ağlar karadan çekilir. Bu heyecanlı koşturma 2-3 saat sürer, ağın çekilmesine etraftaki tüm çocuklar da katılır. Sonunda çıkan balıklardan herkes çalıştığı kadar alır, eve herkes birkaç balık götürür.

Yatırım yapılmaması yüzünden iyice bakımsızlaşmıştı ama bu deniz ve bu sahil tıpkı Antakya'nın Asi nehri gibi farklı şekilde varolmaya devam ediyordu. Suriye çok fazla sanayi atığı boşaltsa da, deniz dalgalarını sertçe kıyıya vurur ve kendini temizlemeye devam eder. Dalga sesleri duyulmaya değer.

FaceBook Çılgınlığı

Son günlerde bir facebook çılgınlığı başladı Türkiye'de. Nedir ne değildir diye bakınca öyle boş bi site olmadığını gördüm. Nette bolca bulunan arkadaşlık - bağlantı - network sitelerinden farkı sitenin kendisinin, siteden bağımsız kişilerin hazırlayabildiği web uygulamalarını çalıştırabilir olması. Bu sebeple gerekli gereksiz pek çok uygulama halihazırda mevcut. Ülkemizde de kullanıcı sayısının artmasıyla Türk insanına özgü uygulamaların artacağını düşünüyorum. Yani bizim insanımız öyle vampir ısırığı, kurtadam pençesi yerine, arkadaşına bi tepsi baklava ya da bi duble rakı gönderir değil mi?

Peki nasıl hazırlayacağız böyle uygulamaları derseniz şöyle alalım sizi: http://developers.facebook.com/

Bağlantılar:
http://www.facebook.com