Üç maymun

Yazmadan duramayacağım, Nuri Bilge Ceylan Cannes film festivalinde En İyi Yönetmen ödülünü "Üç Maymun" filmiyle kazandı. Ve tüm haberlerde, magazin programlarında, kısacası her yerde bu ödülden bahsediliyor. Ödülden ziyade Nuri Bilge Ceylan'ın oldukça kısa ve güzel olan konuşması söz konusu ediliyor. Ben gerçekten televizyonda sürekli olarak filmden de en azından biraz bahsedilmesini bekledim ama ya ben yanlış programlara takıldım ya da filmde bir sorun var (!), filmden bahsedildiğini duymadım :D Umarım kanallar ve insanlar Nuri Bilge Ceylan "fan"lığını sadece sözlerinden dolayı yapmıyorlardır :D

"Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum"

Üç Maymun

Önemli Not: Ekşisözlükte konuyla ilgili bir yazarın yazdıklarını paylaşmak istiyorum sizinle

7-zip

Winrar'dan da başarılı bir sıkıştırma programı 7-Zip. Arayüzü çok başarılı olmasa da, GNU LGPL lisansı ile açık kaynak kodlu bir uygulama.

Temel sorun da bu sanırım özgür yazılımda; arka taraf, yani asıl iş çok başarılı ama"vitrin" yok, dolayısıyla pazarlama ve reklam yeteneği zayıf. Arayüz kötü, kullanan az...

Not: "Vitrin" kelimesi çok itici gelir bana; geçmiş bir günde, öğretim görevlisi olmak isteyen arkadaşımıza, başvurduğu özel üniversitenin birinde bu kelime söylenir ilk olarak: "Bizim için vitrin önemli!". Oysa idealler, fikirler ve çalışma gelirdi bizim için önce; biz mi yanlış biliyoruz yoksa?

Yaşam?

Uzun zamandır yaşam ile ilgili bir şey yazmıyorum. Bari böyle bir boşluk bulmuşken bir şeyler karalayayım dedim.

Öncelikle güncel konulardan bahsedeyim :) Youtube kapatılmaya devam ediyor. Youtube'u açık bulduğunuz zaman bol bol kullanın, ne zaman kapatılacağı belli olmuyor. Bununla ilgili olarak söylenecek hiç bir şey kalmadı. Yapılacak hiç bir şey kalmadı. Mahkeme kapat diyor, telekom kapatıyor. Mahkemede nedense sadece bir videoya erişimi değil de, tüm siteye erişimi engelliyor. Doğruluğundan emin olmadığım bir haber ise bu kapatma kararının arkasında "çok komik" bir neden olabileceğini gösteriyor.

Aktif olarak Özgür Yazılım savunuculuğuna giriştim sayılır artık. Odadan başlayarak insanları bilinçlendirmeye, özgür yazılım taraftarı edindirmeye çalışıyorum. Kolay bir iş değil gerçi :). Etik ve sosyal değerler ile benimsediğim özgür yazılımın diğer insanlar tarafından benimsenmesi bu kadar kolay olmuyor, onları da GNU/Linux veya Açık Kaynak ile tanıştırmak gerekiyor sanırım öncelikle. Nerdeyse herkesin bir Microsoft düşmanlığı var ve bu GNU/Linux kullanıcısı kazandırmakta oldukça işe yarıyor :)

Dinlediğim müzik tarzları geçen senenin bu zamanlarına göre oldukça değişti. Artık ruh halime göre değişse de gothic metal tarzını eskisi kadar dinlemiyorum. Sanırım o dönemlerdeki melankolik ruh halim kayboldu. Bir şeyler üretebildiğim yanılsaması artık farklı müzikler dinlememe neden oluyor herhalde. Aynı anda doktora, oda çalışmaları ve hobilerle uğraşınca insanın melankoli yaşamasına fazla zamanı kalmıyor :) Bu aralar ağırlıklı olarak Poni Hoax, Redd, Inti Illimani, Quilapayun ve Illapu dinliyorum :D Tavsiye ederim ;)

Doktora sürecinde yeterlilik kısmını geçtim, haziran sonunda tez önerimi sunacağım ve kabul edilirse 1-2 sene içerisinde doktorayı bitirmeyi planlıyorum. Planlıyorum ama planlarım hiç bir zaman işe yaramaz :D Herhalde doktora da uzayacaktır. Ondan sonra karşımda bir askerlik bekliyor olacak. Askere gidip dönen insanları gördükçe acaba ben de mi gitseydim diye soruyorum kendime, yaşlandıkça zorlaşacak gibi geliyor bana :S

"Biterken Redd - Artık Melek Değilim çalıyordu"

UNION işlemi

SQL ile çalışırken UNION ifadesi karşınıza çıkmıştır. Çok sık kullanılmasada bazı durumlarda kullanmaya zorlanabilirsiniz.

Şöyle bir örneği düşünelim(karşılaştığım bir durum); bir parametreler tablonuz (tblParametre) var. Bu tablodaki sahalar şu şekilde:
[prmKod, prmAd, grupKod, aktif]

Uygulamanızın kullandığı temel verileri ise "tblBilgi" isimli bir tabloda tutuyoruz. Ancak tblBilgi tablosu şu an aktif olmayan parametreleri de barındırıyor.

Bizden istenen belli bir gruba ait, aktif olan parametreler ile birlikte; "tblParametre" tablosunda şu an aktif olmasada, "tblBilgi" tablosunda daha önce kullanılmış olup halen geçerli olan kayıtlardaki parametrelerin tek sorgu ile getirilmesi. Bu durumda şunu yazabiliriz:

SELECT prmAd FROM tblParametre p WHERE p.grupKod='prmGrup1' AND P.aktif='E'
UNION
SELECT prmAd FROM tblParametre p WHERE p.grupKod='prmGrup1' AND
p.prmKod IN (SELECT DISTINCT(b.prmKod) FROM tblBilgi b WHERE b.gecerli = 'E')

pptx uzantısı

"İleri Yazılım Mühendisliği" yüksek lisans dersi için 5 kişilik bir grupla Yazılım Mühendisliği Eğitimi konusunda ortak bir çalışma yapmaktayız. Hazırladığımız çalışmada hem raporu vermek hem de çalışmamızı sunmamız gerekiyor. Görev dağılımı yaparak her birimiz farklı bir konuyu araştırdı ve sonrasında araştırdıklarımızı birleştirdik. Aynı şeyi sunu dosyası için de yapacağız. E-Posta ile haberleştiğimiz için birbirimize hazırladığımız dosyaları gönderiyoruz. Bense arkadaşlarımın gönderdiklerini açamadım bile.. Çünkü Open Office kullanıyorum. Windows'un kendine özgü dosya uzantısı olan 'pptx' ile gönderildiği için gönderilen dosyanın içeriğine ulaşamıyorum.



Daha öncesinde ppt kullanan MS Office PowerPoint kendi yeni sürümünde farklı bir format kullanıyor. Daha öncesinde ikili olarak (ppt) kaydettiği dosyaları şimdi xml tabanlı saklıyor(pptx). PowerPoint kullanıcısıysanız, Office 2007 ile uyumlu olabilmesi için ayrı bir program yüklemeniz gerekiyor. Neyse ki bir türü başka türe çevirmek için kullanılan bazı siteler var. Örneğin zamzar.com. Yalnız bu site çevirmeyi yaparken Türkçe karakterli isimleri olan dosyalarda hata veriyor(uzun bir süre hatanın ne olduğunu anlayamadım:) )...Bir de içeriği görmenizi sağlayan şöyle bir yöntem var:

1-Önce dosya 'zip' uzantılı hale getirilir. ör: sunu.pptx-->sunu.zip

2-zip dosyası açılır.

3-Şimdi artık xml dosyaları görülebilir.

4-Slaytları görebilmek için ppt dizini içindeki slides dizinine bakmamız gerekir. Her bir slayt bir xml dosyası olarak tutuluyor. Sayfada yazılanları oradan okuyabiliriz.



Elbette bu yöntem başka bir biçime dönüştürmeye yaramıyor; ama en azından içeriğe erişebiliyoruz.

Belki de en iyi yöntem standart bir formatta (pdf gibi) sunuları hazırlamaktır..


Not: Bu yazıyı yayınladıktan sonra "Özgürlük İçin Ooxml'e Karşı" başlıklı bir yazıya rastladım. "OASIS OpenDocument" adında herkesin kullanabileceği bir standart oluşturulma çalışmalarına karşın Microsoft'un kendi standardını kullandırmaya zorladığını öğrendim. "XML standartı kullanıyor olabileceği" nedeniyle yazıda çok eleştirmediğim Microsoft'a şimdi rahatlıkla dil uzatabilirim. En azından şunu söyleyebilirim: "Özgürlük için OOXML'e Hayır".

7. Linux Şenliği

7. Linux Şenliği bu yıl İzmir'de düzenleniyor. Bahar şenliğiyle harmanlanan şenliğe katılmayı düşünebilirsiniz. Bugüne kadar duyurusunu yapmadığımı bir arkadaşın mesajıyla farkettim :)

Üretim

Türkiye'nin ekonomik görünümüne bakılınca kendi kendisine yetme kapasitesi gün geçtikçe zorlaşıyor. Temel sorun üretim yapamamak da değil bence etkin üretim yapamamak. Tabi şunu da belirtmek gerekebilir üretim yapamamak da önemli bir sorun; daha doğrusu sorun aslındakendisine yetememe bağlamında tüketimini kendi üretimiyle karşılayamama durumu. Peki neden kendimize yetemiyoruz ya da olması gereken düzeyde etkin üretim (birim girdi başına daha fazla çıktı ile ortlamama maliyetlerin optimizasyonu) yapamıyoruz? Buradaki iki önemli durumdan bir tanesi sosyo-ekonomik temelde diğeri gelişmişlik (her anlamda) temelinde tartışılıyor.


İlkinde öne çıkan konu gelir dağılımındaki çarpıklığın geçmişe göre gittikçe artıyor olması. Ülke olarak gelirimiz reel anlamda(enflasyondan arındırılmış satın alma gücünün değişimi anlamında) artıyor olabilir ancak, ülkedeki yerleşik düşük ve orta düzey gelir grubunun gelir artış hızı ile yüksek gelir grubunun gelir artış hızının ciddi manada fark göstermesi yukarıdaki ilk sorunun temel nedenlerinden biri haline gelmeye başlıyor. Şöyle ki; gelir düzeyi yüksek olan sınıfın gelir artış hızı arttıkça yurtdışı tüketim talebi (bir anlamda ithalat) artıyor. Bu tek başına bir neden değil ama önemli bir neden gibi geliyor bana. Ne olacak yurtdışı tüketim talebi artıyorsa diyebiliriz ancak derken şunu düşünmeliyiz bence; bunu demek dışa bağımlılığın artması ve yurtiçi üreticinin zorlanması dır biraz da.


İkinci soruna gelirsek; ikinci sorun üretimsel olarak gelişmişlik düzeyinin rekabette bizim yerli üretimimizi zor durumda bırakması. Burada çuvaldızı biraz daha kendimize batırmamız gerekebilir. Bu sorunun altındaki temel faktörlerin başında bence teknolojik altyapı/gelişmişlik ve küçük ölçeklilik geliyor. Son zamanlardaki örneklerden ve yaşananlardan örneklemek gerekirse; gıda sektörünü( veya tarım) ele almak iyi olabilir. Bildiğim kadarıyla ülkemiz temel tarım ürünlerinde ki bunlar mercimek, pirinç, buğday ürünlerinde net ithalatçı pozisyonunda. Bu şu demek; biz nette dışarıdan alıyoruz bu ürünleri. Şimdi ülkemin her yerinde toprakğına çekirdek kabuğu atsam o ayçiçeği tarlası biter, karpuz çekirdeği yere düşse karpuz tarlası kendiliğinden oluşur diyerek tribünlere konuşmak kolaydır. Ülkemizin topraklarının çok verimli olduğu doğru ancak bizim üretim tekniklerimiz maalesef o kadar verimli değil. Tarım politikaları da ayrı bir zorluk çıkartabiliyor. Örneğin tarımsal desteklemenin ürün bazında değil de toprak/tarla sahibi bazında yapılması ile yerel üretim desteklenemiyor. Bu sefer o tarımsal desteği alan toprak sahibi üretimi yapmasa da (ki yurtdışından almak daha ucuza geldiği için de olabilir) o yardımı almış duruma gelebiliyor. Bu da tabiki üretimi desteklemeyen, hatta verilen bu destekle üreteceği ürünü (ör:mercimek) yurtdışından ithal eden toprak sahipleri veya çiftçiler ortaya çıkarmaya başlıyor. Bu noktada teknolojik olarak gelişmemiz kaçınılmaz; sulama teknikleri, tohumlama, toprak niteliğinin geliştirilmesi...vb. Burada herkesin taşın altına elini atması gerekir. Çünkü yurtdışındaki üreticiler bu metodlarla bire beş alınacak üründen, bire on belki yılda 2 hasatta alıyorlar. Bu da onların birim maaliyetini ucuza getirmelerini ve ürettikleri ürünleri fiyatını düşük tutarak rekabette öne geçmelerini sağlıyor. İkinci önemli nokta biraz daha yapısal bir sorun; biz küçük ölçekliyiz (biraz da küçük olsun benim olsun mantığı) yurtdışındaki üreticiler ise büyük ölçekli. Google earth'ten bakıldığında bile bu durum gözlenebiliyor. Şöyle ki; örneğin Hollanda'nın tarım arazilerine bakıyorsunuz bizdeki 30-40 toprak sahibinin birleşince oluşturabileceği tek bir tarla sanki tek bir parsel gibi görünüyor. Bu da büyük ölçekte üretim yapmayı olanaklı kılıyor. Böylece ürün başına ortalama maliyetler ciddi anlamda düşürülmüş, kaynak kullanımı (ör: 30- 40 traktör, 10-20 biçerdöver yerine 3 traktör, 2 biçer döver) etkinleştirilmiş oluyor. Bizdeki bu sorun daha öncede belirttiğim gibi yapısal bir sorun ancak değişmesi güç de olsa değişmesi ve çağın kuoşullarına ayak uydurması uzun zaman yaymadan gerekli.


Uzun lafın kısası verimli topraklara sahip ülkemize sahip çıkmamız her geçen gün daha da şart hale geliyor.

1 Mayıs, Bülbül ve Gül

İnsanlarla toz ve dumanın, kan damlalarının ve göz yaşının bir arada buluştuğu yerdi Taksim 1 Mayıs'ta. Meydanın gazetelere yansıyan her fotoğrafında insanın insanlıktan çıktığını ve çıkarıldığını görerek öfke ve üzüntü duymuyorsanız; siz de insanlıktan çıkmış ya da çıkarılmışsınız demektir.

Ferhat ile Şirin hikayelerinin doğduğu topraklardı üzerine bastığımız. Bir Aşık Veysel geçmişti mesela, görebilen herkesten daha fazla dünyayı görmüş ve tanımış, uçan kuştan esen yele kadar herşey üzerine öyle şiirler ve türküler üretmişki, en iyi bilimsel buluşlardan milyon kez daha fazla etkileyen, insanın beyninin kalıplarını zorlayan... Ve biz ekranlarda ve gazetelerde Aşık Veysellerin, Ferhatların, Şirinlerin torunlarının kavgalarını izliyorduk...

1 Mayıs'taki görüntüler, gül bahçesine dalıp gülleri dalından koparan insanların görüntüleriydi. Geriye kalan dökülmüş yapraklar ve kırılmış dallardı. Küsen bülbüller, belki bir daha dönmemek üzere terkedeceklerdi bu toprakları ve gittikleri yerde bir daha hiç ötmeyeceklerdi... Bülbül ve gül üzerine yüzlerce türkü bağlamanın tellerine sırf bu yüzden dökülmüştü.

İçinde bulunduğumuz bahçede, güller teker teker soluyor. Ve biz çaresizce solan gülleri ve giden bülbülleri izliyoruz. Ve biz izlerken, bu işten mutlu olanlar sevinçlerini gözümüze sokuyorlar. Ve giden her bir bülbülle bir gül daha soluyor. Bülbüller bahçede değil artık, güller ardı ardına soluyor, alışması çokta zor...

Bahçedeki bir gülün yarasını kendine dert etmiş insanların türkülerini hep söylemeye devam edeceğiz, bülbüllerin geri gelmesini umuduyla.

Ben derdimi söyleyemem
Dilim yaralı yaralı.
Bülbülüm amma ötemem
Gülüm yaralı yaralı.

Linux dosya sistemi

Şu adreste Linux dosya sistemini ayrıntılı bir şekilde gösteren başarılı bir resim elde edebilirsiniz.


SQL sorgularında bir yöntem


"SELECT" komutu ile, aynı tablodan çekilen kayıtları bir rapor halinde doğrudan çıktı haline getirmek durumundaysanız ve herhangi raporlama aracı da kullanmıyorsanız; ilgili kayıtlar üzerinde yapmanız gereken toplam alma, çıkarma v.b. işlemleri de yine SQL içinde yapmak zorunda kalırsınız.

Böyle bir sorunu; T-SQL veya PL-SQL'in komutlarını kullanarak, iç içe parçalı sorgular yazarak ya da dışsal(kapsayıcı) bir "SELECT" kullanarak çözebiliriz. Bende bu dışsal "SELECT" seçeneğini denedim; bir örnek ile anlatmaya çalışayım, işinize yarayabilir.
Öğrencinin notlarını hesaplayan bir örnek yapacak olursak (PL-SQL den'de faydalanıyorum):


Uluslararası İşçi Filmleri Festivali

Bilenler biliyordur; 1 - 10 mayıs arasında işçi filmleri gösterimleri yapılıyor. İzmir, Ankara ve İstanbul'daki gösterimlere katılabilirsiniz(Detaylı bilgi).

Sofya

1-4 Mayıs arasında EC'08 konferansına katılmak üzere Sofya'ya gittim. Bu benim ilk yurtdışına çıkışım oldu ve yalnız gittim. Sofya oldukça yeşil ve güzel bir şehirdi. Bol bol fotoğraf çektim. Ayrıca Sofya henüz Euro'ya geçmediği için neredeyse YTL'ye eşit olan Levasıyla ve ucuzluğuyla çok hoşuma gitti :) . Fotoğrafları inceleyerek Sofya hakkında bir izlenim edinebilirsiniz.