Bir zam hikayesi...

Odaya girdigimizde, mavi gozlu ve tombul parmakli adam hafif bir saskinlikla iceri zincirleme olarak giren muhendis sayisini hesaplamaya calisiyordu. Bes adet sandalyeden hangisine oturmali kararini almaya calisan bes adam ise bes bir agizdan:

-‘Merhaba mavi gozlu ve tombul parmakli adam’, dediler.

Sandalyesini secmeye ve oturmaya baslayan bes adam, oturulacak sandalye sayisini birer birer azaltip diger arkadaslarinin secebilecegi sandalye kombinasyonunu azaltiyorlar, bir yandan da kiclarini sandalyede en rahat edecekleri sekilde konumlandirmaya calisiyorlardi. Kicti bu, bir bilgisayarcinin en fazla kullandigi organiydi ve sakaya gelemezdi. Mavi gozlu ve tombul parmakli adami ana fikri anlayabilecek duzeye getirmek icin siraladiklari anlamsiz cumlelerden sonra, hedef cumle hep bir agizdan yukseldi:

-‘Emegimizin hakkini istiyoruz!’

Muhendisler sessice mavi gozlu ve tombul parmakli adama bakiyorlar ve suratindaki garip hareketlerden anlamlar cikartmaya calisiyorlardi. Mavi gozlu ve tombul parmakli adam bir muhendise gore ‘Hasiktir oradan!’ der gibi bakiyordu. Bir baskasi adamin olayi anlayip anlayamadigini anlayamamisti. Bir digeri buradan sonra calisabilecegi is yerlerini birer kez daha aklindan gecirdi. Yuregi yuregine en sigmaz olani camdan disari bakiyor ve kendini 20. kattan asagi atacak gibi yaparak “bana genel muduru getirin!!” diye bagirmak istiyordu. Salakca bir dusunce olmasina ragmen o anin mantiksizligi icinde cok mantikli gelmisti.

-‘Cevabi ust yonetime iletip size alinan karari en kisa surede bildirecegim.’ dedi mavi gozlu ve tombul parmakli adam.

Bes adam ayni anda ayaga kalkti ve odadan bir trenin vagonlari gibi birer birer cikti. Hepsi uretimden gelen guclerini kullanmanin verdigi mutluluk ve klavyelerinden baska kaybedecek birseyleri olmadigi dusuncesi ile gozlerinin zincirlendigi bilgisayar ekranlarina tekrar bakmaya basladilar.

Hayat yine eski seyrine donmustu. Kodlar bir nehir gibi akiyor ve umutlari da alip goturuyordu. 20. kattaki deniz manzaralı iskence koltugunda bana kanserojen cihazlarla işkence yapılmaktaydı. Nefes alamiyordum, kubital tunnel sendromlu kollarim uyusuyordu ve emegimin karsiligini verecekler mi sorusu kafami kurcaliyordu. Bana yapilan insan haklarina aykiriydi ama tam olarak ne kadar ettigini bilmedigim emegimin karsiligini aldigimda susup daha bir zevkle calisacaktim. En azindan sahiplerim oyle dusunuyordu. Tam o anda herhangi bir SSK kuyrugunda herhangi bir yasli teyze yere dustu, son nefesini verirken etrafinda toplanan insanlar acima ve saskinlik duygulari ile ona baktilar. Bunu bilemeyecek kadar o teyzeye uzak bir dunyada yasayan ben, isten cikip kordonda denize karsi cayimi yudumladim. Kafamda emegimin karsiligini alip alamayacagim sorusu vardi, ve fena halde kurcalaniyordum…

2 yorum:

Mehmet KIŞ dedi ki...

Sinan hoşgeldin ;)

Serkan Güneş dedi ki...

Sinan ilk yazin hayirli olsun,
Diger yazilarini da bekliyoruz ozellikle isletim sistemleri ile ilgili yazilarini bekliyoruz.