VOB devam...

"Piyasa" tanımını Finansal Piyasalar (Para, Sermaye ve Döviz Piyasaları) ve Finansal Olmayan Piyasalar (Emtia, Gayrimenkul, Kolleksiyon...Piyasalrı) olarak temelde ikiye ayırabiliriz. Bu iki piyasadan türetilen ürünlerin işlem gördüğü piyasa ise Türev Piyasalar (Forward, Futures, Opsiyon, Swaps) olarak adlandırılıyor.
Arkadaşlar bu piyasada kullanılan jargon hakkında da bahsetmek isterim. Mesela; "pozisyon" en genel anlamıyla sahip olunan varlıklardan yükümlülüklerin çıkarılması suretiyle bulunan fark'dır. Yani; Pozisyon=Varlıklar-Yükümlülükler. "Açık Pozisyon" veya "Short Pozisyon" ise var olan aynı tip varlıkların aynı tip yükümlülüklerden düşük olması durumudur. Ör: 1 ay vadeli (1 ay sonrası için) 1000 $ borcumuz ve 800$ alacağımız olsun. Bu durmda 200$'lık açık pozisyon taşıyoruz demektir veya 200 $ short'uz. "Long Pozisyon" ise tam tersi durumdur, ayrıca bir mala veya finansal enstrümana sahip olduğumuzda piyasada "long pozisyon aldı" denilir. Mesela; spot piyasadan 100$ satın aldığımızda piyasa jargonuyla "100 $ long'tayım" denir.
Diğerlerini hızlı hızlı geçmek isterim;
Spot Piyasa: Finansal enstrümanların alım-satım işlemlerinin ve fiziki değişiminin aynı valör(işlemin gerçekleştiği tarih) veya çok yakın valörde gerçekleşen piyasa. ör: sokaktaki döviz büfelerinden aynı anda 100YTL karşılığı 85 $ almak veya İngiltere Borsası'ndan hisse senedi almak (bu durumda işlem verilen emirden 3 gün sonra gerçekleşir).
Vadeli Piyasa: İşlemin adı üstünde spot değil belirli bir vade sonunda gerçekleştirildiği piyasalardır (Türev Piyasalar).
Hedge veya Hedging: Riski azaltma işlemi
Kullanılan en temel terimler bunlar. Yer yer yeni terimler/jargon geçerse de açıklayacağım.

Arkadaşlar özet olarak tekrarlamak isterim Türev Piyasalar'da asıl amaç, bir finansal enstrümanın (fiyat, kur, faiz) zaman içindeki belirsizliklerinden ve dalgalanmalarından var olan portföyümüzü nasıl koruruz sorusuna hizmet etmektir. Ha yan amaçlar da olabiliyor; arbitraj (alım-satım yaparak kazanç elde etme) ve spekülasyon amaçlı işlemler gibi.

Devam edeceğim...

Bir haber...

Microsoft'a verilen bir ceza ile ilgili bir haber. Ülkemizde de böyle şeyler olsa...

VOB devam...

Arkadaşlar tekrar merhaba. Thales'ten devam etmek isterim. Thales, bilindiği üzere döneminin üstün zeka sahibi filozoflarındandır. Astronomi üzerinde de mısırlılardan öğrendiği teknikleri geliştirerek önemli incelemeler,araştırmalar yapmıştır. Diyeceksiniz ki, ne alakası var astronomi ile finansal piyasaların...Aslında biraz var. Thales; kurmuş o zamanlar bağlantıyı. Uzattım farkındayım. Kısaca o dönemlerde üst düzey İyon yönetici ve tüccarları Thales'in bilim adına yaptığı araştırma ve incelemelerin gerçek hayatta pek de bir işe yaramadığını iddia ederler, hatta Thales'e yer yer "madem o kadar biliyorsun o zaman bu bildiklerinle neden para kazanamıyorsun???" şeklinde çıkışırlar. Ama Thales'in asıl amacı para kazanmak değildir, ama kazanılabileceğini de uygulamalı olarak ispat etmek ister.
Thales ne yapar? Özetle Thales, o yıl hasat mevsiminde astronomi ve meteorolojik araştırmalarının sonucu olarak zeytin rekoltesini tahmin etmeye (forecasting) çalışır (şu an Ticaret Borsaları'nda mühendislerin bilimsel olarak yaptığı tarım ürünleri rekolte tahminleri gibi), başarılı da olur. Tahminleri doğrultusunda o yıl zeytin rekoltesinin diğer ürünlerinkinden daha yüksek olacağı sonucuna ulaşır. O zaman diğer tarım ürünleri değil de zeytin üzerine birşeyler yapılabileceğine kafa yormaya başlar . Hasat mevsiminden önce kış aylarında zeytin pres makinaları sahipleriyle görüşür ve onların pres makinalarının hasat dönemi için kullanım hakkını satın almak ve satın aldığı bu "hak" için ödemeyi hasat sonunda yapmak üzere anlaşır. Hasat mevsimi geldiğinde araştırmaları doğrultusunda gerçekleşen zeytin hasatının yüksek olması neticesinde sahip olduğu bu "hak"kı zeytincilere(çiftçilere) çok daha yüksek fiyattan kiralar. Dolayısıyla aslında satın aldığı "hak"kı kullanmaz ve onu devreder. Aradaki yüksek tutarlı fark da Thales'in bilimsel çalışmalarının para kazandırabilceğinin ispatı olmuştur. Rivayete göre Thales bu tecrübeden sonra İyon hükümdarının danışmanı olmuştur.
Arkadaşlar çok karmaşık değil aslında Thales'in yaptığı. Günümüzde (Thales'ten yaklaşık 2500 yıl sonra) bu işlemler finans piyasalarında "options" veya Türkçesiyle "opsiyon" olarak geçer. Aslında Thales bir "call (alım) opsiyonu" satın almıştır. Pozisyonu ise bu opsiyonu devrederek "hedge" etmiştir, yani kendi riskini sıfırlamıştır. Aradaki fark da "kar"dır. Son bölüm şu an biraz karmaşık gelebilir, ancak açığa kavuşturmaya çalışacağım...

Son söz: Aslında Türev Piyasaların, tarihindeki ortaya çıkış yerinin şu an üzerinde yaşadığımız topraklar olması ne garip değil mi...

Devam edeceğim...

Bisiklet Hırsızları (Ladri Di Biciclette)


İtalya Yeni Gerçekçilik sinema akımının (Beyaz telefon filmlerine tepki olarak doğmuştur) en önemli örneği olan "Bisiklet Hırsızları" yeni bulduğu işinde bisikletine ihtiyaç duyan Antonio'nun ilk iş gününde bisikletinin çalınması ve çalınan bisikletini aramasını anlatan çarpıcı bir filmdir. Film bu arama sürecinde babayı, oğlunu (Bruno), aileyi ve ikinci dünya savaşı sonrası İtalya'yı ve İtalyan halkını oldukça etkili bir biçimde anlatmaktadır. Özellikle baba ile oğulun ilişkisi film süresince dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Filmin görüntüleri (film siyaz beyaz) ve kompozisyondaki başarı ve sahnelerdeki zıtlıklar (Antonio ve oğlu Bruno'nun zenginlerin bulunduğu bir lokantadaki halleri mesela o zenginlerle ciddi bir zıtlık içermekte, bence tabi ki :) ) oldukça etkileyicidir. Filmin diğer önemli bir noktası oynayan oyuncuların hepsinin tamamen amatör oyuncular olmasıdır.

Söz etmeden geçemeyeceğim bir kilise sahnesi vardır, oraya gelen fakirler ayine katılma karşılığında (ayin boyunca dışarıya açılan kapılar kilitli tutuluyor, ayin bitmeden kimse çıkamıyor :S ) çorbalarını alabilmektedir. Bu bile zenginlere ve döneme oldukça değişik bir bakış açısıyla bakıldığını göstermektedir.

Film mutlaka herkesin izlemesi gereken bir filmdir. Bazı sinemacıların bu filmden dolayı sinemacılık yaptığı da iddia edilmektedir (ekşisözlük yalancısıyım).

Bağlantılar:
Bisiklet Hırsızları vikipedi
Neo Realismo ekşisözlük başlığı
Vittorio De Sica ekşisözlük başlığı

Türkçe ve Video Destekli Bilgisayar Bilimleri Eğitimi

Özellikle lise ve ortaokul öğrencileri olmak üzere kişilere Bilgisayar Bilimleri eğitimi vermeyi amaçlayan bir hizmet İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından şu adreste sunuluyor. İlgilenenlere duyurulur.

Kaynak : Herkese Açık Tamamen Türkçe ve Video Destekli Programlama Eğitimi Başladı

VOB giriş...

Arkadaşlar Mehmet arkadaşımın isteğiyle Türev Piyasalar, bu Piyasaların Organize Borsası VOB ve ürünleri (futures,swaps,options) hakkında bildiklerimi paylaşacağım.Şu an işte/mesaide olmam nedeniyle detaylı bir anlatım yapamayacağım ancak olayı bir kaç merak uyandırıcı soru ile çok çok çok kısaca özetleyerek anlatmaya çalışacağım.

Diyelim ki YTL üzerinden sabit ücretli bir çalışansınız,bugün bir arkadaşınızdan 10.000$ borç aldınız ve 2 ay sonra ödemek üzere anlaştınız. Doların yukarı çıkma riski mevcut olsun. 2 ay boyunca gece nasıl rahat uyuyabiliriz?
Bir pamuk üreticisi hasat sonunda eline ne kadar para geçeceğini(hasılatını) şimdiden hesaplamak isteyemez mi? Buna bir de pamuk fiyatlarındaki oynaklığı eklerseniz bu istek katlanır.
İthalatçı firma şimdiden yurtdışından aldığı makinaların bedelini 2 ay sonra ödemek isterse (vadeli alım), bu firma sahibi nasıl kendisini £ (EURO) veya $ kurunun artmasına karşı korusun. İhracatçı firma keza malını vadeli yurtdışına satmış 2 ay sonra döviz olarak mallarının bedelini tahsil edecek, ama ya döviz fiyatları düşerse(ör:Mayıs 2006 1$=1,55YTL Aralık 2007 1$=1,16YTL ) maliyetini bile kurtaramayabilir mi?

Bu yüzden, bu ihtiyaçlardan Türev Piyasalar ortaya çıkmıştır.
Tarihçesi Thales'e kadar dayanır aslında...
Devam edeceğim(sıkılmazsınız umarım)...

Galata Kulesi

2003 yılında kpds için Ankara'ya gitmiştik. O zaman İzmir'de yapılmıyordu henüz. Sınavdan sonra da gezmek gerekiyordu haliyle. Ankara’da gezmek için akla gelen çok yer olmadığı için ulaşımı da kolay olan Ata Kule’ye gidelim demiştik. Kuleye çıkış 10 milyon lira’ydı. O yıl için, bir de öğrenciyseniz, yüksek bir rakamdı bu; İzmir Ankara tren bileti bile 7 milyon gibi bir tutarken bu rakamı ödemek istememiştik ve hemen aşağıdaki botanik parkını gezip dönmüştük.

Geçen yıl askerlik için yine Ankara’ya gidince Ata Kuleye çıkmayı tekrar denedim; çıkış ücreti 2 ytl olmuştu. Sadece 2 ytl. Çıktık tabi, hatta bizi ziyarete gelen herkesi de çıkarınca, ben 4-5 defa çıkmış oldum J Ankara’da bakacak bir şey olmadığını görmüş olduk her seferinde.

Bu yıl da İstanbul’a geldik, hemen tırmanacak bir kule aradım J Birkaç hafta önce bizi Galata kulesine götürdüler. İşte burası gerçekten güzeldi. 1348’den beri ayaktaydı ve etrafında görülmeye ve fotoğraflanmaya değer birçok kare vardı, 360 dereceyi dolaşmanız Ata kuleden daha çok zaman alıyor.

Kuleye İstiklal caddesinin sonunda, tünelin yanındaki sokaktan 5 dk yürüyerek ulaşabilirsiniz. Giriş ücreti 5 ytl, gitmenizi öneririm.

SQL önerisi

Stored procedure(SP) yazarken, normal durumlarda IF-ENDIF, CASE gibi sorgular ile kuracağınız karar verme yapılarına seçenek olabilecek bir başka çözüm ise OR ile yapılacak mantıksal karşılaştırmalardır.

Diyelim ki okul genelinde bir devamsızlık raporu hazırlamamız gerekiyor. Raporda iki kriter var:
1. Tarih seçili ise,
2. Sınıf seçili ise,

Sınıf ve ya tarih değişkeni kullanıcı tarafından girilmezse, Bunun IF ile kontrol etmek yerine şu şekilde de karşılayabiliriz:

prmTarih ve prmSinifNo SP'ye gönderdiğimiz parametreler olsun. Seçili olmamaları halinde bunların varsayılan değerlerini "" ve -1 olarak gönderelim. Sorgumuzu şu şekilde yaparsak çözümü elde etmiş olacağız.


SELECT * FROM tbldevamsizlik td
WHERE (td.tarih = prmTarih OR prmTarih IS NULL)
AND (td.sinifNo = prmSinifNo OR prmSinifNo = -1);

***
Bu yöntemin bir de götürüsü var; performansın önemli olduğu yapılarda, ki çoğu öyledir, özellikle ana tabloda kullanılan indeksler göz önünde bulundurularak SP yazılmalıdır.

Tarih ve Sınıf numaralarının öğrenci numarası ile birlikte iki ayrı index olduğunu düşünelim:
create index tbldevamsizlik_Index1 on tbldevamsizlik (ogrenciNo, tarih);
create index tbldevamsizlik_Index2 on tbldevamsizlik (ogrenciNo, sinifNo);


Bu durumda kodu IF kontrolü ile ayırmak ve aynı kod bloğunu iki defa yazmak (kod uzasa ve tekrar etmiş olsa da) SP 'nin daha hızlı çalışmasını sağlayacaktır.
Bunun nedeni veritabanı motorunun SP için bir çalıştırma planı (execution plan) hazırlması ve bu planı SP ilk çağrıldığında kullanılan parametre/indeks eşleşmesine göre yapıp, sonraki her çağrımda aynı planı kullanması. OR yapısı kullanılırsa, indeksten faydalanma tam anlamıyla gerçekleşemeyecektir. Performans için doğru olan şu şekilde gerçekleştirimdir:


IF prmTarih IS NULL THEN
SELECT * FROM tbldevamsizlik td
WHERE (td.sinifNo = prmSinifNo);
ELSE IF prmSinifNo IS NULL THEN
SELECT * FROM tbldevamsizlik td
WHERE (td.tarih = prmTarih);
END IF;

Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü

Varolan sistemde nasıl "şans eseri" yaşadığımızı sorguluyor insan, oyunu izlerken. bilindik olaylar, tahmin edilebilir bir akışı var oyunun ama hatırlatıyor, eleştiriyor ve güldürüyor. Güzel bir oyundu.

Atilla Şendil vardı başrolde başarılıydı dün, ama kadronun diğer üyeleri de iyilerdi rollerinde.

Ayrıca benim çok sevdiğim ve uzun zamandır beklediğim birşey oldu; oyuncu izleyenlerin arasına girdi. Kendinizi oyunun içinde, oyuncuyu da sizin gibi normal hayatta görüyorsunuz böyle anlarda; oyun size hayatınız kadar yakın oluyor. Tiyatroyu sinemadan farklı ve güzel kılan anlardan biri bu.

Oyunun detaylarına buradan bakabilirsiniz.


Kubuntu neden beni seçti?

Linüksün vindovstan "farklı" olduğunu düşünürdüm ve aslında farkın "çok farklı" olduğunu gördüm. Yani linüks vindostan çok farklıydı. Çok çok farklı olarak bile görülebilirdi. Hatta fark ötesi kelimesi bile kullanılabilir.

Herşeyi tartışılabiliriz, ama iki dünya arasındaki felsefe farkı bile, herşeyi açıklamaya yeter. Gelin mühendisliği, algoritmaları, performansı, mavi ekranları bir kenara bırakalım. Sürücüleri, işlemcileri sallayalım ve olaya duygusuz mühendis yerine birer hayat görüşüne sahip insan olarak bakalım.

Benim vindovsla olan ilişkim bir patron-işçi ya da pazarlamacı-müşteri ilişkisinin ötesine gidemez. Param varsa bu dünyanın her yerinde olduğum gibi kralımdır.
Bir kere yazılımı paramla almışımdır. Ancak o yazılım yine bir çok mühendisin saatlerce süren emeğinin ürünü olarak bir patron tarafından bana satılmaktadır. Satılan ürün hakkında bir kara kutunun dışı hakkında sahip olduğum bilgi dışında bilgi sahibi olamam. Ancak şikayet etme, "ulan o kadar para bayıldık istediğim şeyi yapmıyor" deme lüksüne sahibimdir. Yine basarım parayı en kaliteli teknik eleman şak diye yollanır taaa amerikalardan. Burda en kral otelde kalarak, memleketimin en güzel yemeklerini yiyerek ve en güzel "çiçeklerini" koklayarak bana süper bir teknik destek verir, hataları çözer. Ancak yazılım istediğim şeyleri yapsa bile ben teknik destek parasını her sene vermek ve güncellenen yeni yazılımı yüklemek zorundayımdır. Tüm bunlara ek olarak bir sürü kravatlı ve takım elbiseli pazarlamacı ile muhattap olmak zorunda kalırım. Bu insanlar bana deniz manzaralı lokantalarda yemek yedirterek ve rakı içerek abuk sabuk muhabbetler yaparlar. Yok ilkokulda şöyle zorluk çekmiş böyle olmuş. Eski günler geçti dostum, artık gökdelenlerin en üst katındasın ve gökyüzünden bana yazılım "saplıyorsun"...

Linüks bir duygu işidir, muhaliftir. Saçı sakalı birbirine karışmış, para dışında bir özgürlüğün olduğunu düşünen dünyalılar tarafından kurulmuş ve her isteyene gel diyen bir topluluktur. Tüm linüks teknik destek forumları açıktır, ücretsizdir, ve yazdığınız her soruya mantıklı bir cevap veren bir guru muhakkak bulunur. Linüks şirketlerle değil insanlarla muhattaptır! Linüksü yetersiz görüyorsa biri, onu geliştirmekle sorumludur ayrıca.

Linüksü tercih edip etmemek bizim elimizde gibi görünse de, aslında esas sorun linüksün bizi tercih edip etmeyeceği gerçeğidir. Kubuntu şu an beni tercih etmiş gibi görünüyor. Eskiden Slackware tercih etmişti, ondan önce Redhat ve Suse. Windows ise beni her zaman "öpmeye" hazır bekliyor. Avcunu yalar....

TRT ve Miyazaki

TRT Aralık ayından beri Miyazaki filmleri gösteriyor. Bu kararı almada hangi TRT yöneticisi veya çalışanı etkili olduysa onu tebrik etmek gerekiyor. Laputa Uçan Kale gibi daha önce duymadığım Miyazaki filmini izleme şansını elde ettiğim için oldukça memnunum. Bu sayede Miyazaki filmlerini izlemeye tekrar başladım, Komşum Totoro ile başlayan izleme maratonum Prenses Mononoke ile devam edecek. Elimdeki tüm Miyazaki filmlerini sırasıyla izleyeceğim. Şimdiden içimde büyük bir heyecan oluşmaya başladı :). Bu arada TRT'deki gösterimler devam ediyor. Bu bağlantıdaki habere göre 20 Şubat Çarşamba akşamı reklamsız olarak 20:15'te Rüzgarlı Vadi filminin gösterimi var. Umarım TRT'nin bu gösterimleri devam eder.

Uçan Kale filminin en çok sevdiğim parçasını sizinle paylaşmak istiyorum



Bağlantılar:

Yazılım, Donanım ve Türkiye

Selam Arkadaşlar,

Öncelikle herkese merhaba. Bu benim Kod ve Us'taki ilk yazım.
Benim değenmek istediğim konu Türkiye'deki yazılım ve donanım sektörünün durumu.

Dünya yazılım sektörü hızla gelişmeye devam ederken, Türkiye'de bu gelişmeleri gayet güzellikle takip ediyor. Her ay yeni bir çatıkatı(framework) ya da bir çatıkatının yeni versiyonu yayınlanıyor ve bunun Türkiye'de kullanılmaya başlaması ve bu konuda tartıştıma ortamı oluşması çok da uzun sürmüyor. Türkiye yazılım konusunda sadece tüketici konumunda değil artık. Özellikle Apache projesi altında türk malı bir kaç çatıkatı geliştirilmeye devam ediyor. Yine bir linux seçeneği olarak Pardus projesi de gayet aktif bir durumda ve geliştirilmeye devam ediyor. Bu gayet gurur veren bir durum.

Fakat donanım konusunda aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil. Türkiye donanım konusunda diğer ülkelere bağımlı bir tüketici durumunda.

Şu an ki hükümet ise sahte gündem yaratmaktan ülkenin gelişmesiyle ilgili konulara pek fazla vakit bulamıyor gibi. Ekonomik figürler iyi haberler olarak yayınlanırken, ülkenin dışa olan borcu gün geçtikçe artıyor. Kendi yağımızda kavrulacak kadar bile yağımız yok yani :).

Teknoloji de bu sorunlardan nasibini alıyor tabi. Ülke de dinayet işlerine, araştırma ve geliştirmeden daha fazla bir bütçe ayrılırsa, donanım konusunun kısa bir sürede gelişmesini beklemek pek mümkün değil. Ülke ekonomisin gelişmesi için, Türkiye'nin tüketici konumunda çıkıp üretici konumuna geçmesinin gerektiğini düşünüyorum. Sürekli gelişmekte olan ekonomik dev Çin ,donanımın ve nano-teknolojinin Amerika'ya bağımlı olmasından kaygı duyduğundan dev bir araştırma projesi başlatmayı planlıyor. Bu projenin kapsamında yeni işlemci tasarımları ve nano-teknoloji yer alıyor ve bu araştırma projesine ayrılan bütçe 400 milyon dolar. Kendimizi bununla karşılaştırdığımız da, Türkiye'nin neden geri kaldığını anlamak çok zor değil.

Bir kaç yıl içinde Türkiye'nin kendi işlemcisini yapması çok zor gözüküyor fakat şöyle bir konuşmayı yapmayı sabırsızlıkla bekliyorum:

A: "Abi geçenlerde yeni bir bilgisayar aldım cillop gibi valla, rüzgar gibi uçuyor meret"
B: Oha ne aldın lan.
A: Baba makina cillop, mahmut asr 9000Ghz işlemci var alette canavar gibi çalışıyor valla.

:)

Herkese iyi günler,

Bağlantılar:
YUI4JSF
Pardus
http://science.slashdot.org/science/08/02/18/0338236.shtml

Zamanda Yolculuk

Zamanda yolculuk konusu çoğu insanın ve bilim insanının kafasını mutlaka hayatında en az bir kere meşgul eden bir konudur. Bu insanlardan biride benim. "Geleceğe dönüş" filmlerini ilk izlediğim dönemde bu filmlerin üzerimde yaratmış olduğu etki oldukça büyüktür. Henüz hayatım boyunca izlediğim ve okuduğum bilim kurgu sayısının az olduğu bu dönemde bu filmler (özellikle gelecekte geçeni) bende büyük bir hayranlık uyandırmıştır. Sürekli olarak acaba zamanda yolculuk yapsam sorusunu kendime sormamı sağlamıştır.

Bu soru bana bir mim aracılığıyla soruldu. Açıkçası bu soru üzerinde düşündükçe gitmek istediğim zamanlar ikiden mutlaka fazla çıkıyor. Bunları ikiye sınırlandırmak oldukça zor. Temel olarak dünyayı değiştirmiş olan olayları mutlaka görmek isterdim. Mesela Eflatun ile bir sohbet etmek, geçmişte yaşamış olan ve bilimi, felsefeyi etkilemiş, yaratmış olan tüm o insanlarla bir röportaj yapmak isterdim. Dinleri yaymış olan peygamberlerin yaşadığı zamana gidip gerçekten neler olduğunu gözlerimle görmek ve yazmak isterdim. Tüm tarihi kendi gözlerimle incelemek isterdim. En çok merak ettiğim şeylerden biri bize gerçekten tarihin doğru anlatılıp anlatılmadığıdır. Bütün tarih sürecini takip etmek oldukça değişik bir deneyim olurdu. Ama mim bu ya sadece iki hakkım var. Bu durumda en çok görmek istediğim iki şeyi söylemem gerekiyor. Aklıma ilk gelen nedense ciddi bir direniş örneği teşkil edecek savaşlar oluyor. Mesela Çanakkale savaşı, Stalingrad savaşı, vb. Gerçekten Çanakkale savaşını görmek isterdim. Ya düşündükçe aklıma yeni şeyler geliyor. En iyisi düşünmeye devam etmemek. Mimi paslayan flynxs'ten özür diliyorum. Tıkandığım nokta budur :) Zaman yolculuğu şansım olsa, sanırım kabul etmeyeceğim. Çünkü gitmek isteyeceğim iki önemli olay gelmiyor aklıma. O kadar fazla yolculuk yapmak istiyorum ki :)

Zaman yolculuğu, her ne kadar bilim kurgu hayranı benim için olsa ne güzel olur şeklinde bir şey olsa da, açıkçası ben bunu ciddi bir ütopya olarak görüyorum. Hele hele geleceğe gitmenin geçmişe gitmeye göre daha imkansız (imkansız, daha imkansız :S ) olduğuna inanıyorum. Sanırım insanoğlunun zaman yolculuğu yapmak istemesi hatalarını düzeltebilmek için karşısına bir fırsat çıkmasını istemesinden kaynaklanıyor. Bencilce davranıp mesela kendi yaşamım süresince yapmış olduğum bazı hataları düzeltmek için zaman yolculuğu yapmak isterdim. Herhalde çoğu insan yaşamını tekrar yaşamak için kendisine tekrar tekrar şans verilmesini ister. Gerçi her yaşamı tekrar yaşamada aynı hataları yapacak olduğuma inanmam ayrı bir konu.

Konu oldukça dağıldı, uzadı. Gereksiz yere uzattım :) Günlüğümüzün aldığı bu ilk mim için flynxs'e teşekkür ederek bu yazıyı sonlandırmak istiyorum (belki çok fazla mim almışızdır, ama farkına varmamışızdır. Bunu farkına varıp yazabildiğimiz ilk mim olarak düşünebilirsiniz). Bu mimi aktarmayı düşünebileceğim, takip ettiğim bloglar zaten bu konuyla ilgili yazı yazdılar. Bu durumda ben ucu açık, dileyenin faydalanacağı bir mim olarak bırakmak istiyorum bunu.

Netbeans 6.0

Netbeans IDE 6.0 (Sun tarafından geliştirilen oldukça başarılı bir Java Yazılım Geliştirme Ortamıdır) sürümünü dilerseniz ücretsiz bir DVD olarak size gönderiyorlar. Ne zaman başvurduğumu unuttuğum bu ücretsiz DVD dün elime ulaştı. Henüz inceleme şansı bulamadım ama içeriği oldukça iyi gözüküyor:
  • Netbeans IDE 6.0 (Tüm paketler)
  • JDK 6 Update 3
  • Glassfish V2
  • Apache Tomcat 6.0.14
  • Netbeans IDE 6.0 Belgeleri
  • Bazı seçilmiş Java Tutorial Trails
  • Java Platform API belirtimleri
  • "Java Programming with Passion" Sang Shin
Yukarıdaki araç ve belgeleri içeren bu DVD için şu adrese başvurabilirsiniz. Gelir mi gelmez mi bilmem. Ben denemek için başvurmuştum bana geldi. Bu uygulama sayesinde Netbeans kullanıcılarının sayısının artacağından eminim :) Bazı konularda Eclipse'ten iyi olduğunu da gözlemlediğim bu IDE'yi belki ben de kullanmaya başlayabilirim (Pek inanmayın bu sözüme ben deli bir Eclipse severim aslında).

PL/SQL - 2

PL/SQL blokları, SQL cümlelerinin daha rahat işlenebilmesini sağlarken, normal sql komutlarının da çalıştırılabilmesini sağlar.

Yakın değer fonksiyonları:

CEIL—Değerden büyük ilk tamsayı değeri verir.
FLOOR—Değerden küçük ilk tamsayı değeri verir.
TRUNC—Değerin ondalık kısmını atarak geri döndürür.
ROUND—Değeri en yakın tamsayıya yuvarlayarak getirir.

Örn:
SELECT lineno, value, ROUND(value), TRUNC(value), CEIL(value), FLOOR(value)
FROM Function-Illustrator

LineNo Value ROUND(value) TRUNC(value) CEIL(value) FLOOR(value)
---------- ---------- ------------ ------------ ----------- ------------
0 9 9 9 9 9
1 3.44 3 3 4 3
2 3.88 4 3 4 3
3 -6.27 -6 -6 -6 -7
4 -6.82 -7 -6 -6 -7
5 0 0 0 0 0
6 2.5 3 2 3 2

Not: ROUND(value,1), TRUNC(value,1) -> Bu iki fonksiyonda, ikinci bir parametre verilerek virgülden sonraki ondalık sayı duyarlılığı sağlanabilir.

lineno value ROUND(value,1) TRUNC(value,1)
---------- ---------- -------------- --------------
0 3.44 3.4 3.4


Null Değer Fonksiyonu

NVL(değer, 10) -> çekilen değerin NULL olması durumunda geriye 10 rakamını döndürür.

FROM dual
Oracle'da sql cümlesine işlem yaptırmak veya birşey hesaplatmak için from cümlesini de koymanız ve table olarak "dual" gibi bu işler için ayrılmış bir tabloyu göstermeniz gerekir. Örn:
select 2+5 from dual

Ulusal tezler

YÖK'ün ulusal tezleri yayınladığı veritabanına aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz. Üye olarak tezin tüm içeriğine ulaşabilirsiniz. Akademik çalışmalar için yaralı olabilir.

http://tez2.yok.gov.tr/

PL/SQL

Oracle veritabanı, algoritmalar yazıp içerisinde SQL cümlelerini kullanabilmek için PL/SQL (Procedural Language extensions to SQL) dilini sunar.

Bu dil bize uygulama geliştirirken kullandığımız IF, CASE, WHILE gibi kontroller ile SUBSTR, LTRIM, ABS gibi fonksiyonları "Stored Procedure", "Function", "Trigger" gibi veritabanı nesnelerinde de kullanma olanağı sağlar.

PL/SQL'de ortak bir amaç için yazılmış olan "Stored Procedure" ve "Function" ları bir "Package" içerisinde toparlayabilir; sadece istediğiniz bir metodu açık(public) yapıp, ilgili uygulamanın bu metod ile erişime izin verir, diğerlerini saklayabilirsiniz.

PL/SQL'e ait birkaç özellik verecek olursak:

%TYPE
Bir sütundaki verinin tipini verir, değişken tanımlarken hata olasılığını azaltır."firmaadi" degiskeni, firmalar tablosunun firmaadi sütunun tipinde tanımlanabilir.

firmaadi firmalar.firmaadi%TYPE

"Cursor"
Bir veri bloğu çekilip,kayıtlar üzerinde satır satır işlem yapabilmemizi sağlar.

"Overloading"
Bir "Package" içerisinde aynı metod için farklı parametreler ile çağrım yapılabilmesi mümkündür.

PACKAGE BODY kontrol
IS
/* Tarih parametresi ile cagirabiliriz */
FUNCTION degerkontrol (tarih IN DATE) RETURN BOOLEAN
IS
BEGIN
RETURN tarih <= SYSDATE;
END;

/* Numara ile çağırabiliriz */
FUNCTION degerkontrol (numara IN NUMBER) RETURN BOOLEAN
IS
BEGIN
RETURN numara > 0;
END;
END;


İstisna (EXCEPTION)
İstisnaları yakalayabiliriz.


İyi bir PL/SQL için:

1. Mümkün olan en az kodu yazın
Hazır fonksiyonlar(INSTR,UPPER) ve paketleri(ROUND); önceden yazılmış ve test edilmiş kodları kullanın.
cURSOR'lerde FOR döngüsü kullanın.

2.Dinamik yapılar kullanın
Sütun veri tipi değişebilir; %TYPE ile bundan etkilenilmez
Yeni bir sütun eklenebilir; %ROWTYPE ile bundan etkilenilmez
Bir "Package" arayüzü ile veri yapılarına erişimi sınırlandırın.

3."Package" lar üzerinde yoğunlaşın
Tek başına bir SP yada Function yazmamaya çalışın. Böylece daha iyi veri arayüzleri oluşturacaksınız ve yeniden kullanılabilirliği arttırmış olacaksınız.

Notlar:
Package içinde yazılan SP ve Functionlar kullanım sırasına göre aşağıdan yukarı doğru yazılmalıdır. Kullanılacak olan SP bloğu, kullanacak(çağıracak) SP'den yukarıda yazılmalıdır.

The IT Crowd

Lost'un yeni sezonu büyük bir açlıkla beklerken, dizi olarak ne izlesem neyi takip etsem diye düşünürken, The IT Crowd imdadıma yetişti. Bir şirketin PC lerle ilgili teknik destek biriminde gelişen olayları, İngiliz mizah anlayışı ile gayet eğlenceli bir şekilde aktaran dizi, özellikle IT sektöründeki izleyicilerin keyifli zaman geçirmesini garantiliyor. Digiturk'ün dizi kanallarında gösterilen diziye benim yaptığım gibi netten de ulaşabilirsiniz:

Bağlantılar:

http://en.wikipedia.org/wiki/The_IT_Crowd

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=the+it+crowd

http://www.divxforever.us/index.php?act=ed2k&CODE=07&rid=33280

Yeraltından notlar

Son yıllarda izlediğim en iyi oyunu izledik dün akşam; "Yeraltından notlar". Dostoyevski 'nin yazdığı kitaptan konusunu alan oyun, İstanbul AKM, Aziz Nesin Sahnesinde gösteriliyor. Bilet ve yer durumuna buradan bakabilirsiniz.