Düşler Anlatılmaz

Bir insanın sadece ölüm ve doğum günlerinde hatırlandığı bir çağda yaşadığıma acayip gıcık kapıyorum. Adam ölünce vay ne kadar iyi bir insanmış, neler yapmış etmiş... Doğum gününde manşetler, ölüm yıldönümünde manşetler... Gazetelerinizde o kadar manyakça haberler yer alıyorki, bu samimiyetsiz sevgi gösterileriniz o haberlerle birleşince mide bulandırıcı oluyor. Ben zaten doğdu ya da öldü dediğiniz adamları güneş açınca ya da ortalığı sel götürürcesine yağmur yağdığı her zaman hatırlarım. Çünkü onlar bizi, yaşamı, doğayı anlattılar; mankenleri, türkücü-şarkıcıları değil. Onların hayatında kara toprak bir futbol takımının avrupa maçındaki galibiyetinden daha fazla yer aldı.

Mesela Fazıl Hüsnü Dağlarca, İstanbul-Kadıköy'de kendi ismini taşıyan bir sokakta mütevazi bir evde yaşıyormuş. Daha vefat etmediği için doğum ve ölüm yıldönümünü kutlamıyoruz, şu anda kendisini yanlızlığa terketmiş durumdayız. Büyük şairle söyleşi yapıyorlar, bize eski Kadıköy'ü anlat diyorlar. Verdiği cevap ise şu: "Düşler anlatılmaz!". Acaba şair bizim düşlerimizi bilir mi? Mesela pop-star olma düşüyle yaşayan, gençleri? Ya da ne bileyim evim arabam olsun düşlerini.

"Dün"lerin birinde, akademik bir işkence seansında kafamı boşaltmak için haberlere göz atayım dedim. "Nazım Hikmet'in doğum günü!". Yeni bir şiirini bulunmuş ( zamazingo haberlere bakarken rastladım, itiraf edeyim :) ), okuyayım dedim:

Dört güvercin. Dördümüze

geldi dört güvercin
suda yıkanmak için.
Su mahpusane yalağındaydı.
ve güneş
güvercinlerin
gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.
* * *
girdi dört güvercin
yıkanmak için
suyun içine.
ve kederli toprakta dört insan
baktı dört güvercine.
* * *
Güvercinler hep beraber
güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
uçabilirler.
Durdurmaz onları demir ve duvar.
Güvercinlerin yumuşak kanatları var.
Ve kanatlar
Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
İnsanların kanatları yok
İnsanların kanatları yüreklerinde.
* * *
Dört güvercin
güneşe varmak için
yıkandı, uçtu sudan.

Nazım Hikmet.İSTANBUL. TEVKİFHANESİ. 1938

Dört tane güvercin görüp böyle bir şiir yazabilen insanı bırakın, gün içinde dört tane güvercine kafasını çevirip bakan kaç kişi kaldı?

"Efendim, dağlarda bir çiçek olur, onu alır şehre getirirsin, güzel saksılarda güzel topraklar içinde yetiştirir, geliştirirsin. Belki, bir gün daha güzel bir çiçek olur, ama eski kokusunu belli ki bulamayız" - Aşık Veysel

Aşık Veysel'i çıkaran bu topraklara durup dururken ne oldu? Ya ne olacak bizim bu halimiz?

Hiç yorum yok: