Geçen yıl, üç gün boyunca kalıp pek de dolaşamadığım, denizine doyamadığım Kaş'a bu yıl tekrar geldim. Geçen seneki üç günümü Yarım Ada'da geçirmiştim ve başka biryer görme ihtiyacı bile hissetmemiştim. Bu sene yine farklı birşeyler olsun diye kalınabilecek yerleri internetten araştırdık ve normal otel ve pansiyonlardan farklı bir yapıya sahip olan Hotel AA da kalmaya karar verdik.
İzmirden Kaş'a giden firmalara baktık, sadece Pamukkale'yi bulabildik (Oysa geçen yıl Kamil Koç ile gittiğimi hatırlıyordum). Otel rezervasyonu ve otobus biletlerini aldık, dönüş biletlerini ayırttık. Eşyalar hazırlandı, gitmek için engel kalmadı.
Yol sekiz saat sürüyordu. Kaş'a ulaştığımızda sabah saat 5 olacaktı ve otele nasıl gidilir ne yapılır bilmiyorduk. Telefon açıp otele ulaşımın nasıl yapılabileceğini sorduğumuzda yarım saatte bir Kaş'a servisleri olduğunu söylemişlerdi. 5.30 gibi Kaş'taydık. Küçük otogarında açık olan tek yer çay ve tost yapan küçük bir dükkandı. Tuvalet de maalesef kilitliydi. Birer çay içip eşyalarımızı bu küçük dükkana bıraktık, çok güleryüzlü ve ilgiliydiler.
Saat 7 ye kadar kaş içerisinde, boş sokaklarda dolaştık. Akşamları birçok insanın bulunduğu bu sokakları ,böyle sakin ve güzel görmemiştim hiç.
Turumuza limanda devam ettik. Bizi koruma görevi üstlenen bir köpeğimiz oldu. Heralde kenarda durup ot yiyen kazlardan korumak istedi bizi. Biraz dolaştıktan sonra tekrar yukarı çıkarak tamamladık kısa gezimizi.
Biraz daha bekledik ve 7 gibi oteli aradık. Nasıl gideceğimizi sorduk, bize önce aracın arızalı olduğunu, sonra şöför olmadığını aracı ancak 8 de gönderebileceklerini, onun yerine dolmuşlara binebileceğimizi ya da taksiyle gelebileceğimizi söylediler.
Dolmuşlar saat 8 de sefere başlıyordu. Beklemeye devam ettik. Şanssızlık, ilk dolmuş 10 dk erken geçti ve biz öylece kaldık. Diğer dolmuş otelin dediği gibi yarım saat onra değil, 1 saat sonra geçiyormuş. Yürüyerek gidilir mi diye sorduk böyle olunca, gidilir 1 km dediler. Bir başkası 2 km dedi. bu çelişkiler sonucu, neyse biz bekleyelim o zaman dedik. İkinci dolmuşu yakaladık, ve otele gidebildik. İyiki yürümemişiz, 3 km mesafe varmış, çantalarımızla yarım saat yürüyecektik :)
Her tarafı ağaç parçaları ve suntadan yapılmış bir giriş vardı önümüzde, güzel görünüyordu. Tahta bir merdivenden iki kat yukarı çıktık ve resepsiyona ulaştık. Burada bizi karşıladılar ve çantalarımızı alıp odamıza yerleştirdiler, ve bizi kahvaltı bölümüne aldılar. Gerçekten çok güzeldi. Aşağıda lacivert bir deniz, açık büfe bol çeşitli bir kahvaltı. Tek kötü olan aramızdan geçen yoldu. Yine siteden bir aldanmaydı bunun nedeni. Denize sıfır sayılırdı ama ufak bir sorun vardı; aradan Kaş'a batı tarafından giden tek yol olan yarı işlek bir yol geçiyordu.
Kahvaltımızı edip odamıza çıktık. Bizi erken kabul etmeleri iyi bir jestti. Konum olarak iyi bir oda olmasa da şansımızı değiştirmek istemedik ve kaldık. Oda ufak ama tamamen ahşap ve güzel bir görünüme sahipti. Gerçi çadırda da kalmış olmamın verdiği bir iyimserlikten de olabilir bu, çünkü sitelerinde gösterdikleri odalara hiç benzemiyordu bu oda. Standart oda tipi olmasından dolayı gayet küçük olmakla beraber, klima çalışmadığı zaman tuvalet kokusu ağır gelebiliyordu. Birde internet bağlantısında sorun olması kötü oldu. Bu ufak aksaklıkları saymazsak, herşey güzeldi.
Bu iyimserlik, Kaş'ın ve denizinin güzelliğinden kaynaklanıyordu sanırım. Yinede, otel genel anlamıyla güzel, şirin bir otel olsada işletmecilik olarak daha başarılı olabileceğini düşünüyorum halen.
Bu arada, sonradan öğrendik ki Toprak Sergen buranın işletmesini yürütmekte zorlanmış ve devretmiş. Otelin ana sayfasında fotoğrafları duruyor olsa da, internette okuduğumuz yazılar aslında eskiyi anlatır olmuş.
1 yorum:
tuhafliktir yine yazmadan once seni okumamamis olmam(organize olamama durumu), cingeneliime ver dicem ama onuda olamadim daha:)
"Her tarafı ağaç parçaları ve suntadan yapılmış bir giriş vardı"
abi burda boylesi bi "girisin" hayal kirikligina dahi ulasamiyorum! organizasyonluk tatilini kasmis ilk 1nci gununde... ama ben bunu ozluyorum iste! karsi cikip kizip sonra ama akdenize bakip mutlu olmayi....diyalektik????? :)
Yorum Gönder