Borsadan, borsadan bahsedenlerden, "piyasa" kelimesini kullananlardan ve kar-zarar-maliyet-para muhabbeti yapanlardan oldum olası uzak durmaya çalışıyorum. Paraya karşı bir tiksinti taşıyorum, çünkü nerde para ve paradan söz eden varsa orda "insan" yok oluyor, çiçekler soluyor, ormanlar yanıyor, arasında annelerimizin babalarımızın büyüdüğü içinde portakal ağacı dolu bahçelerimiz bin katlı beton yığını gökdelenlere dönüşüyor. O gökdelenlerde birileri para hesabı yapıyor, internetten borsayı takip ediyor, ev alıyor, kat alıyor, yat alıyor...
Ben en çok neye şaşırıyorum biliyor musunuz? Lisede beraber aynı yağmurda ıslandığınız, üniversitede aynı yöntem ile beslendiğiniz ve aynı havayı soluduğunuz arkadaşlarınız, günün birinde karşınıza birer broker olarak çıkıyorlar. Oysa bir zamanlar para pul bilmeden, bağlamadan çıkan notalara büyük bir hayranlıkla bakardık, aynı türküyle hüzünlenirdik. Aşktan, karşılıksız sevgilerden bahsederdik. Ne olduda sanal para ekseninde ortaya çıkan parite farkları Aşık Veysel'den daha önemli hal aldı? Bir takım elbise giyebilmek ve kravat takabilmek için mi bu hırs, bu duygusuzluk, bu unutkanlık? Neden sevdiklerimizi ve bizi sevenleri aldatır hale geldik?
Borsanın düşmesinden etkilenmeyen bir rüzgar yüzümüzü okşasaydı, mezara girmeden önce portakal bahçeleri içerisinde son bir kez dolaşabilseydik... Traktörlerle türküler geçseydi yanımızdan, anadoluda bir köy mezarlığında, tepemizde bir çınar...
1 yorum:
Bir çitçi köylü, emeğiyle kazanan üretim yapan tüccar veya bahçesinde mandalin yetiştiren yerli üretici...Bunların ortak özelliği malını üretip pazara getirdiğinde hepsi de malını uygun fiyattan satmak ister, ne var ki öyle olmaz malları uygun fiyatın 3 kat aşağısına gider belki; çünkü onlar gibi aynı ürünü üreten üreticiler de pazara gelmiştir ve mal bolluğu yaşanmaktadır...Dolayısıyla malları olması gerekenin çok çok altında satılacaktır...Burada tabiki toptancılar bayram eder; işlerine de gelir ucuzdan almak...VOB işte bu nedenle ortaya çıkmıştır; borsayı ilk kuranlar da (yurtdışında) üretim yapan çiftçilerdi ve kendilerini temsil edenler ile borsa kurdular...Kendi borsalarında mallarını hasat zamanında pazara getirdiklerinde fiyatlarının aşırı düşmesini engellemek için daha üretime başlamadan şimdiden borsada toptancılarla anlaşma imzaladılar ve üretim zamanı üretimin yüksek olması nedeniyle fiyatların düşmesine karşı kendilerini sigortaladılar. VOB bu amaçla kurulmuş yurtdışında ta 1840’larda. Bu yüzden biraz da oranın çiftçisi/üreticisi emeğiyle üreteni biraz daha hak ettiği yerde...
Ama bizim ülkemizde bunlar gecikti veya geciktirildi. Ancak 2005 yılında kurulabildi VOB. Bunun ceremesini küçük üretici, çiftçi, emeğiyle kazanan sanayici çekti...
Sinancım “para, piyasa, kar-zarar-maliyet” muhabbetleri yapmak lazım...Bunları yapmayan küçük üretici, emektar sanayici, çiftçi yok olup gitti, yazık oldu. Biz “paranın, piyasanın” yararını-zararını konuşmayacağız da kim konuşacak. Zaten ülkedeki temel sorun bu tip konuların konuşulmamasını teşvik etmek değil mi...Nedeni de çok açık; eğer bunlar konuşulursa daha çok kişi bilgi sahibi olursa, büyük sermayedar, tekeller nasıl rahat para kazanacak, küçük üreticiyi, çiftçiyi, sanayiciyi batıracack... Ben senin görüşüne tamamen katılıyorum(“insan" yok oluyor, çiçekler soluyor, ormanlar yanıyor, arasında annelerimizin babalarımızın büyüdüğü içinde portakal ağacı dolu bahçelerimiz bin katlı beton yığını gökdelenlere dönüşüyor...)Ama bu yazdıklarına bizim, kendimizin farkında olmadan katkı yapmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Ben bu düşüncelerle Aşık Veysel’i dinliyorum,özlüyorum...Takım elbiseli de kravatlı da olsak...
Yorum Gönder