Bilgisayar alanından hareketle yaşamla ilgili her şeyi paylaşmaya çalışan arkadaşların oluşturduğu kollektif bir günlüktür.
Libre Planet 2009
21 ve 22 Mart 2009 tarihinde gerçekleştirilen Libre Planet 2009 konferansının ses ve sunum dosyaları sitesinde paylaşılmış durumda.
Görsel rehber: "ÖAKKY'ı anlamak"
27. İzmir Tiyatro Günleri
İzmir'de tiyatro günleri başladı. Oyunların bazıları şunlar: Testosteron, Deliler Boşandı, Nehrin Solgun Yüzü, Ölüm ve Kız, Sivas'93, Kumsal, Koca Bir Aşk Çığlığı, 39 Basamak, Bayrak, Rahat Yaşamaya Övgü...
Etkinlik kapsamında söyleşiler de olacak.
Ayrıntılı programa www.izmirsanat.org.tr adresinden erişebilirsiniz.
Etkinlik kapsamında söyleşiler de olacak.
Ayrıntılı programa www.izmirsanat.org.tr adresinden erişebilirsiniz.
Kumdan ve Havadan Sudan
Kum kullanılarak çizilen resimlerden bahsedecektim bugün (http://www.sandfantasy.com/). Sonra, belki, kumdan kale yapımına değinir; bir zamanlar Kumdan Kaleler adında güzel müzik yapan bir grup olduğunu söylerdim. Sonra da kumla yapılan sanat eserlerine örnek olarak; istiridyelerin, kumların üzerini salgıyla sararak ürettikleri inciyi anlatırdım.
Ama kumdan değil, havadan "su"dan bahsedeceğim bugün. Tam da Dünya Su Forumu'nun İstanbul'da yapılacağı şu günlerde elimizi göğsümüzün soluna koyup düşünmemiz gerek çünkü. Tam da yerel yönetim seçimleri öncesi, bir an oturup düşünmemiz gerek çünkü. Yaşamımızı birebir ilgilendiren bir konu bu çünkü. Yaşamımızı birebir ilgilendiren dedim, yanlış dedim: yaşamın kendisi bu: Su yaşamdır çünkü...
Daha dün, çocukluğumuzda , her çeşmeden kana kana su içtiğimizi hatırlıyorum. "Terli terli su içmememiz" tembihlense de oynadıktan sonra gidip musluktan doya doya su içmeyi hiçbir şeye değişmezdik. Terli terli içince daha tatlı oluyordu sanki..İçmekle kalmaz "su"lu şakalar yapardık. O zamanlar suyun şişelere sığdırılamayacak kadar değerli olduğunu bilmiyorduk.
Oysa birileri suya değer biçmekle uğraşıyordu; insanların hiçbir şekilde vaz geçemeyeceği suya değer biçerek, ondan para kazanılabileceğini düşünüyordu.
Alınıp satılabilecek, parası olanın yararlanabileceği bir "şey" durumuna getirmek için çok bilinen bir yöntem vardır: insanların o "şey"i algılayışını değiştirmek. Örneğin eğitim herkes için bir hak iken, toplumsal olarak ve devlet için insanları eğitmek ihtiyaç iken; önce eğitimin toplumsal bir olgu değil bireysel bir yararlanma olduğu anlatıldı insanlara. O yüzden harç verilmeliydi, parası olan okumalıydı.
Su için de geçerli bu. Hep temel insan hakkı olarak görülen suyun algılanışını değiştirmek için ilk olarak 1992 yılında Dublin'de "Su ve Çevre" konulu bir uluslararası konferansta, su, "ekonomik bir mal" olarak kabul edildi. Aynı yıl Birleşmiş Milletler'in Rio'da yaptığı Yeryüzü Zirvesinin "Çevre ve Kalkınma" konulu konferansında da su, "eko-sistemin bir parçası, doğal bir kaynak ve sosyal ve ekonomik bir mal" olarak tanımlandı. Buralardan çıkan düşünceyi benimseyen 300'e yakın kuruluş şimdi Dünya Su Konseyi diye anılıyor. Bu konsey içinde Dünya Bankası'nın yanısıra kalkınma bankaları, uluslararası şirketler ve kurumlar bulunuyor. İşte, Dünya Su Forumu'nu üç yılda bir bu konsey düzenliyor. Peki neden bu seferki Türkiye'de? Konsey neden İstanbul'u seçti?
Bundan sonrası beni ve bu blogu aşıyor. Ama merak edenlere iki site önerebilirim:
http://suplatformu.net
http://www.supolitik.org/
Ama kumdan değil, havadan "su"dan bahsedeceğim bugün. Tam da Dünya Su Forumu'nun İstanbul'da yapılacağı şu günlerde elimizi göğsümüzün soluna koyup düşünmemiz gerek çünkü. Tam da yerel yönetim seçimleri öncesi, bir an oturup düşünmemiz gerek çünkü. Yaşamımızı birebir ilgilendiren bir konu bu çünkü. Yaşamımızı birebir ilgilendiren dedim, yanlış dedim: yaşamın kendisi bu: Su yaşamdır çünkü...
Daha dün, çocukluğumuzda , her çeşmeden kana kana su içtiğimizi hatırlıyorum. "Terli terli su içmememiz" tembihlense de oynadıktan sonra gidip musluktan doya doya su içmeyi hiçbir şeye değişmezdik. Terli terli içince daha tatlı oluyordu sanki..İçmekle kalmaz "su"lu şakalar yapardık. O zamanlar suyun şişelere sığdırılamayacak kadar değerli olduğunu bilmiyorduk.
Oysa birileri suya değer biçmekle uğraşıyordu; insanların hiçbir şekilde vaz geçemeyeceği suya değer biçerek, ondan para kazanılabileceğini düşünüyordu.
Alınıp satılabilecek, parası olanın yararlanabileceği bir "şey" durumuna getirmek için çok bilinen bir yöntem vardır: insanların o "şey"i algılayışını değiştirmek. Örneğin eğitim herkes için bir hak iken, toplumsal olarak ve devlet için insanları eğitmek ihtiyaç iken; önce eğitimin toplumsal bir olgu değil bireysel bir yararlanma olduğu anlatıldı insanlara. O yüzden harç verilmeliydi, parası olan okumalıydı.
Su için de geçerli bu. Hep temel insan hakkı olarak görülen suyun algılanışını değiştirmek için ilk olarak 1992 yılında Dublin'de "Su ve Çevre" konulu bir uluslararası konferansta, su, "ekonomik bir mal" olarak kabul edildi. Aynı yıl Birleşmiş Milletler'in Rio'da yaptığı Yeryüzü Zirvesinin "Çevre ve Kalkınma" konulu konferansında da su, "eko-sistemin bir parçası, doğal bir kaynak ve sosyal ve ekonomik bir mal" olarak tanımlandı. Buralardan çıkan düşünceyi benimseyen 300'e yakın kuruluş şimdi Dünya Su Konseyi diye anılıyor. Bu konsey içinde Dünya Bankası'nın yanısıra kalkınma bankaları, uluslararası şirketler ve kurumlar bulunuyor. İşte, Dünya Su Forumu'nu üç yılda bir bu konsey düzenliyor. Peki neden bu seferki Türkiye'de? Konsey neden İstanbul'u seçti?
Bundan sonrası beni ve bu blogu aşıyor. Ama merak edenlere iki site önerebilirim:
http://suplatformu.net
http://www.supolitik.org/
Sanayi ve Üretim Rakamları
Herkese merhaba. Aşağıdaki rakamlar Ocak ayı sanayi üretimi değişim oranları, dikkat ederseniz Şubat ayı henüz açıklanmadı. Bir de Şubat ayı ve bu ay eklenirse bu oranlar 1,5 katına çıkabilir. Ben bu rakamlara yorum yapmıyorum sadece -ilgilenen arkadaşlara- işsizlik oranları ile paralel düşünmelerini öneriyorum. Bu rakamlar hızlı işsizlik ve yoksulluk artışının habercisidir denilebilir.
Kaynak: Prof Dr. Hurşit Güneş, TÜİK.
Kaynak: Prof Dr. Hurşit Güneş, TÜİK.
Bilim Ve Teknik
Bilim ve Teknik Dergisi: Türkiye'nin bilim alanında en saygın kurumu olan Tübitak'ın, 1967 yılından beri çıkartmakta olduğu eşsiz bir bilim kaynağı... Dergi olmanın ötesinde, sosyal anlamda bir yayının, toplumu taşıyabileceği en iyi yerlere taşımaya gayret eden bir platform... Ama korkarım ki artık bu tanımların sonuna geçmiş zaman eki getirmek gerekiyor. Çünkü Türkiye'de hayatın her alanına yayılma amacındaki gerici zihniyet sonunda Bilim ve Teknik'e de el attı.
Bu müdahale de, diğer bütün müdahaleler gibi ani bir tepki ile karşılaşılmak istenmediği için aniden olmadı. Önce 2008 yılında Tübitak yasası ile bu kurumun özerkliği yok edildi. Sonrasında da eski kadrolar yavaşça tasfiye edildi. Kendileri ile aynı zihniyette insanları bu kurumun başına getirdiler.
Sonra 2009 yılının ilk ayında derginin tasarımı ve yazarları büyük ölçüde değişti. Yıllardır dergiyi takip eden insanlar tepki gösterdi ama seslerini duyuramadılar. Ve şimdi de son darbe vuruldu: Bilim yayınları alanında Türkiye'nin lokomotifi olan bu dergi, bilimsel çalışmaların lokomotifi sayılabilecek bir konuda sansürlendi. Darwin ve Evrim Teorisi...
Bir bilimsel dergi, sessiz sedasız bir şekilde ancak böyle yok edilebilir...
Bağlantılar:
Drupal-İçerik Yönetim Platformu
Daha önce Drupal'den burada bahsetmiştim. Yavaştan bu blogta bu konuya eğilmeye çalışacağım. Önce Drupal ile nasıl tanıştığımı anlatayım:
Eski zamanlarda web sayfası yapmak için harıl harıl html etiketleriyle bir şeyler yazmaya çalıştığımızı hatırlıyorum. Etiketi kapattık mı, tablo yaparken tr mi td mi diye kafamız karışır, el yordamıyla çözmeye çalışırdık.
Daha sonra dinamik web sayfaları için ilk deneyimleri asp.net ile yaşadım. Çok rahattı, oradan bileşenin birini tutup taşıyor(visual studio ile tabii) ve ardındaki kodu c# ile yazabiliyordun.
Adam akıllı, ilk web sitesi projem sırasında asp.net ile yazana kadar zaman kazanmak için html ile statik birkaç sayfa yapmıştım. "Özgür Yazılım" kavramını yeni yeni duymuş, PHP'yi sadece lisansta seçmeli bir dersin adında görmüş biri olarak bir arkadaşın Drupal diye bir şeyden söz etmesi ilgimi çekmişti. O sıralar, içerik yönetim sistemleri adı verilen site kurmaya yarayan bazı yazılımlar olduğunu duyuyordum. Bu da onlardan biriydi.
Drupal
Kısaca; PHP tabanlı, GNU-GPL lisanslı, MySQL ve PostgreSQL veritabanları kullanılabilen web içerik yönetim platformu. Drupal ile farklı amaçlar için kullanılabilecek web siteleri ve uygulamaları yapılabiliyor: tartışma siteleri, topluluk portalları, kişisel site ve bloglar, e-ticaret uygulamaları, sosyal iletişim ağ siteleri vb.
Yapısında; modül denilen farklı işlevlerin tanımlandığı kod kümeleri, görsellikle ilgili tanımlamaların olduğu tema klasörleri ve farklı dil destekleri için çeviriler bulunuyor.
Bazı özellikleri; özelleştirilebilir içerik türleri yaratabilme, gelişmiş URL yönetimi, çoklu dil desteği, gelişmiş kullanıcı yönetimi, yeni sürümlerin ve güncellemelerin takibini sağlayan sürüm denetimi...
Güzel taraflarından biri kullanmak istediğiniz bir özellikle ilgili modül bulabilmeniz ya da php ile yazabilmeniz.
Kurulum
Öncelikle drupal.org (Drupal'in resmi sitesi) adresinden sağ üstte görülen sürümlerden birini indiriyoruz. İndirdiğimiz dizini açtığımızda oluşan dosyaların tümünü sitemizi barındıracağımız yere yüklüyoruz. Yükleme bittikten sonra adresimizi yazdığımızda ekrana kurulum sayfası gelecektir. Bu aşamada sitenin önemli bilgilerini tutmaya yarayan settings.php dosyasını yaratmamız ve sites/default dizininin altına koymamız gerekiyor. Daha sonra yapılması gereken işlem sitenin verilerini tutacak veritabanının özelliklerini girerek veritabanını tanıtmak. Adımları izleyerek site kurmak çok kolay.(Kurulumla ilgili geniş bilgi için: drupal.org kurulum bölümü ve drupaldersleri.org - 6.x kurulumu sayfası )
Drupal'in bir güzel yanı özgür yazılım felsefesiyle yazıldığı için karşılaştığınız sorunlar ile ilgili birçok kaynak bulabiliyorsunuz ve sorunu çözebilmek için birçok insan gönüllü olarak çalışıyor.
Bu yazıda genel olarak Drupal'i anlatmaya çalıştım; ama geniş bilgi için resmi sitesini ve Drupal'i konu alan diğer siteleri incelemek gerek. Sorunuz olduğunda ben de elimden geldiğince yardım edebilirim. Arada bir bu blogta da ilgili yazılar yazmaya çalışırım.
Yararlı kaynaklar:
http://www.drupal.org
http://www.drupaldersleri.org
http://groups.drupal.org/turkey
http://drupaltr.org/
http://www.drupalturk.net/
Eski zamanlarda web sayfası yapmak için harıl harıl html etiketleriyle bir şeyler yazmaya çalıştığımızı hatırlıyorum. Etiketi kapattık mı, tablo yaparken tr mi td mi diye kafamız karışır, el yordamıyla çözmeye çalışırdık.
Daha sonra dinamik web sayfaları için ilk deneyimleri asp.net ile yaşadım. Çok rahattı, oradan bileşenin birini tutup taşıyor(visual studio ile tabii) ve ardındaki kodu c# ile yazabiliyordun.
Adam akıllı, ilk web sitesi projem sırasında asp.net ile yazana kadar zaman kazanmak için html ile statik birkaç sayfa yapmıştım. "Özgür Yazılım" kavramını yeni yeni duymuş, PHP'yi sadece lisansta seçmeli bir dersin adında görmüş biri olarak bir arkadaşın Drupal diye bir şeyden söz etmesi ilgimi çekmişti. O sıralar, içerik yönetim sistemleri adı verilen site kurmaya yarayan bazı yazılımlar olduğunu duyuyordum. Bu da onlardan biriydi.
Drupal
Kısaca; PHP tabanlı, GNU-GPL lisanslı, MySQL ve PostgreSQL veritabanları kullanılabilen web içerik yönetim platformu. Drupal ile farklı amaçlar için kullanılabilecek web siteleri ve uygulamaları yapılabiliyor: tartışma siteleri, topluluk portalları, kişisel site ve bloglar, e-ticaret uygulamaları, sosyal iletişim ağ siteleri vb.
Yapısında; modül denilen farklı işlevlerin tanımlandığı kod kümeleri, görsellikle ilgili tanımlamaların olduğu tema klasörleri ve farklı dil destekleri için çeviriler bulunuyor.
Bazı özellikleri; özelleştirilebilir içerik türleri yaratabilme, gelişmiş URL yönetimi, çoklu dil desteği, gelişmiş kullanıcı yönetimi, yeni sürümlerin ve güncellemelerin takibini sağlayan sürüm denetimi...
Güzel taraflarından biri kullanmak istediğiniz bir özellikle ilgili modül bulabilmeniz ya da php ile yazabilmeniz.
Kurulum
Öncelikle drupal.org (Drupal'in resmi sitesi) adresinden sağ üstte görülen sürümlerden birini indiriyoruz. İndirdiğimiz dizini açtığımızda oluşan dosyaların tümünü sitemizi barındıracağımız yere yüklüyoruz. Yükleme bittikten sonra adresimizi yazdığımızda ekrana kurulum sayfası gelecektir. Bu aşamada sitenin önemli bilgilerini tutmaya yarayan settings.php dosyasını yaratmamız ve sites/default dizininin altına koymamız gerekiyor. Daha sonra yapılması gereken işlem sitenin verilerini tutacak veritabanının özelliklerini girerek veritabanını tanıtmak. Adımları izleyerek site kurmak çok kolay.(Kurulumla ilgili geniş bilgi için: drupal.org kurulum bölümü ve drupaldersleri.org - 6.x kurulumu sayfası )
Drupal'in bir güzel yanı özgür yazılım felsefesiyle yazıldığı için karşılaştığınız sorunlar ile ilgili birçok kaynak bulabiliyorsunuz ve sorunu çözebilmek için birçok insan gönüllü olarak çalışıyor.
Bu yazıda genel olarak Drupal'i anlatmaya çalıştım; ama geniş bilgi için resmi sitesini ve Drupal'i konu alan diğer siteleri incelemek gerek. Sorunuz olduğunda ben de elimden geldiğince yardım edebilirim. Arada bir bu blogta da ilgili yazılar yazmaya çalışırım.
Yararlı kaynaklar:
http://www.drupal.org
http://www.drupaldersleri.org
http://groups.drupal.org/turkey
http://drupaltr.org/
http://www.drupalturk.net/
Adalet ve muhalefet
Arkadaşlarımda genel olarak gördüğüm birkaç özelliği bir kitapta*, işlenen ana konu olarak buldum. Buradan çıkardığım birkaç notu paylaşmak istiyorum.
Adil olmak
Muhalif olmak
Siz adaleti uygulayın, bırakın gökyüzü yerle bir olsun.
Her devirde kabile dayanışması ya da sosyal birleşme gibi "daha önemli" menfaatlerin adaletten önce geldiğini savunanalar olmuştur.
Cesaret kendi başına en önemli erdemlerden biri olmasa da, erdemlerin uygulanmasını mümkün kılan vasıftır.
Bir insan için yüzleşmesi en zor olan şeylerden biri de savaştayken kendi tarafının yanlış taraf olduğu sonucuna varmasıdır.
Hiçbirşey söylememenin de bir karar olduğunu unutma. Mantığın sesi az ama ısrarcıdır.
Adil davranmamanın nedenleri için 3 prensip;
Kama prensibi: Gelecekte daha da adil davranmanız beklenebilir korkusuyla şimdi adil davranmamanız gerekliliğidir.
Tehlikeli emsal prensibi: Gelecekte benzer bir durumda da aynı adaleti sergileme gerekliliğine karşın, bugün adaletli davranmamaktır.
Vakti gelmedi: Adaleti uygulamanın henüz vakti gelmedi inanışıdır.
Her şeyden şüphe etmek gerekir.
Akşam haberlerinde yapılan bir anket sonucunda senin gibi düşünen yalnızca % 20 lik bir oranda insan olması seni şaşırtmasın; elbette ki aykırı ve şüpheci kişiler çoğunluğun arasında olamazlar. Kendi başına düşünme ihtiyacı duyan ya da bunu isteyenler her zaman azınlık olacaktır.
İnsanlar güvene ve ait olma duygusuna ihtiyaç duyarlar; doğuştan gelen bireyciliğe sahip olsalarda kalabalık içinde çok daha kolay kontrol edilebilirler.
Bağımsız zihnin özü ne düşündüğünde değil nasıl düşündüğünde yatar.
Çoğu zaman tartışmalar "ışıktan çok ısı" oluşturur. Yinede tartışmalar iki tarafında gelişimine katkıda bulunur.
Mükemmeliyetçiler ve bağnazlar kırılabilir ama bükülemezler. Fanatikler sonlarını göremedikleri zaman çabalarını iki katına çıkarırlar.
Kötülük için kalabalığın peşinden gitmemelisin.
"Biz" ile ilgili olarak güvenle konuşan ya da "bizim" adımıza konuşan kimseye güvenme. Aidiyet güvenlik ve dayanışmayı getirse de, yaratacağı baskı ve zorbalığın daha fazla götürüsü olabilir.
*Genç Felsefeciye Mektuplar, Christopher Hitchens
Adil olmak
Muhalif olmak
Siz adaleti uygulayın, bırakın gökyüzü yerle bir olsun.
Her devirde kabile dayanışması ya da sosyal birleşme gibi "daha önemli" menfaatlerin adaletten önce geldiğini savunanalar olmuştur.
Cesaret kendi başına en önemli erdemlerden biri olmasa da, erdemlerin uygulanmasını mümkün kılan vasıftır.
Bir insan için yüzleşmesi en zor olan şeylerden biri de savaştayken kendi tarafının yanlış taraf olduğu sonucuna varmasıdır.
Hiçbirşey söylememenin de bir karar olduğunu unutma. Mantığın sesi az ama ısrarcıdır.
Adil davranmamanın nedenleri için 3 prensip;
Kama prensibi: Gelecekte daha da adil davranmanız beklenebilir korkusuyla şimdi adil davranmamanız gerekliliğidir.
Tehlikeli emsal prensibi: Gelecekte benzer bir durumda da aynı adaleti sergileme gerekliliğine karşın, bugün adaletli davranmamaktır.
Vakti gelmedi: Adaleti uygulamanın henüz vakti gelmedi inanışıdır.
Her şeyden şüphe etmek gerekir.
Akşam haberlerinde yapılan bir anket sonucunda senin gibi düşünen yalnızca % 20 lik bir oranda insan olması seni şaşırtmasın; elbette ki aykırı ve şüpheci kişiler çoğunluğun arasında olamazlar. Kendi başına düşünme ihtiyacı duyan ya da bunu isteyenler her zaman azınlık olacaktır.
İnsanlar güvene ve ait olma duygusuna ihtiyaç duyarlar; doğuştan gelen bireyciliğe sahip olsalarda kalabalık içinde çok daha kolay kontrol edilebilirler.
Bağımsız zihnin özü ne düşündüğünde değil nasıl düşündüğünde yatar.
Çoğu zaman tartışmalar "ışıktan çok ısı" oluşturur. Yinede tartışmalar iki tarafında gelişimine katkıda bulunur.
Mükemmeliyetçiler ve bağnazlar kırılabilir ama bükülemezler. Fanatikler sonlarını göremedikleri zaman çabalarını iki katına çıkarırlar.
Kötülük için kalabalığın peşinden gitmemelisin.
"Biz" ile ilgili olarak güvenle konuşan ya da "bizim" adımıza konuşan kimseye güvenme. Aidiyet güvenlik ve dayanışmayı getirse de, yaratacağı baskı ve zorbalığın daha fazla götürüsü olabilir.
*Genç Felsefeciye Mektuplar, Christopher Hitchens
Eclipse Ganymede (3.4) ve Visual Editor
Eclipse 3.2'den beri en büyük sorun yeni sürümlerle uyumlu bir şekilde çalışan Visual Editor (GUI geliştirme) eklentisinin geliştirilmesinin durmasıydı. Bugün okuduğum bir yazı Eclipse sürümü 3.4 olmasına rağmen henüz bu soruna resmi bir çözüm bulunmadığından yakınıyordu. Yazıda denemek için gayri resmi bir çözüm sitesi önerilmişti. Ben yazının yorumlarında olan bir wiki sayfasını denedim ve Eclipse 3.4'üm şimdi Visual Editor içeriyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)