6 aydır meskenim Istanbul, ama ancak gidebildim adalardan birine. Heybeliada'ya gittik bu haftasonu; küçük planlar yapmıştık, hepsini uyguladık.
Önceden öğrendiğimize göre deniz otobüsü 40 dk, vapur ise 80 dk da varıyormuş. Kabataştan deniz otobüsüne binmek için www.ido.com.tr 'den yararlandık, deniz otobüsü saatine göre 20 dk önceden oradaydık. Ama deniz otobüsü dolmuştu, 400 kişi alıyormuş, ayakta yolcu almıyormuş. Bir sonraki 2 saat sonra!!
Hemen yanda vapur iskelesi de vardı. Ve vapur için 40 dk beklememiz gerekiyordu, 40 dk da yolda kaybedecektik. Yinede bu hazırlık boşa gitsin istemedik ve vapura razı olduk. Vapur ücreti yaklaşık 1.9 ytl. ve dolmuş gibi, ayakta giden insanlarla birlikte kapasitesini iyice zorluyordu.
Bir güzel olay, vapurda satış yapan insanlardan biri birden bire bağıra çağıra birşeyler tanıtmaya başladı; plastikten yapılmış 5 cm lik boru tarzında bir limon sıkacağı, 2 tanesi 1 ytl :). İşe yarar mı bilmiyorum ama adam o kadar başarılıydı ki, kendimi Kemal Sunal veya Şener Şen'i izliyor gibi hissettim. İşimize yaramasa da, bizde dahil, 3-5 tane alanlar oldu.
80 dakika sonra adaya vardık. Elimizde birkaç ay önceden aldığımız uçurtmamız, bisiklet kiralayacak bir yer aramaya başladık. Yalnız bir yer vardı, ve bisikletler kötüydü. Başka yer göremediğimiz için bu ilk görüdğümüz yerden kiraladık. Sahil caddesinde bisiklet sürülmüyormuş, yanımızda bisikletler yürümeye başladık; 1,2,3.. bir sürü bisikletçi ve kiralar daha ucuzmuş. Tecrübe oldu diye avunalım; "İlk gördüğün yerden , hem de döküntü, bisiklet kiralama".
Bisikletleri sürecek yer vardı vapurdan bakınca, ama 500 m sonra tam ağaçlıklara gelmişken hoopp dediler, giriş ücretli. WC, plaj v.s. herşey ücretli. Ona göre parasız gitmeyin. Orası da İstanbul gibi, herşey para; çok farkı yok.
Girdik, bisikletimizi sürmeye başladık; izmirdeki sağlam, atak, şimşek gibi bisikletlerimizi andık, ne güzelmiş onlar meğer. Boş bir alan aramaya başladık her an elimde kalacak hissiyle sürdüğümüz, sürerken kapı gıcırtısı sesleri çıkaran kiralık bisikletlerimizle; uçurtma uçurmamız gerekiyordu...
Çoçukken birkaç defa uçurmuştuk ama kendimiz değil büyüklerimiz yükseltmişti hep, bize birkaç dakika ipi tutmak düşüyordu sadece. Bir alan bulduk, rüzgar azdı, ama uçurtmamız iyiydi; çin yapımı, herşeyi hazır 3 liralık bir uçurtma. Saatlerce uğraşıp kamıştan yapılan, elimize illaki kıymık batan o günleri aratıyordu tabi ama, bizim ne malzememiz vardı ne vaktimiz. Düzen bunu gerektiriyordu zaten; Çinli yapacak, Batılı satacak, bizim gibilerde atalarından kalanlarıda satıp uçurtma uçuracak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder