İstanbul

Arkadaşlarımı görmek için gidecektim İstanbula. Ankara'dan sonraki uğrak olarak planlamıştım yolu. Birkaç ay önce EMO dolayısıyla gönderdiğimiz makalenin bildiri olarak önümüze düşmesi biraz değiştirdi durumu. Bildirimiz kabul edilmişti, sunum yapmak gerekiyordu.

Akademik katkısı büyük olmasa da, güzel bir çalışma olmuştu. Katılım beklediğimden çok daha iyi ve kaliteliydi. EMO izmir yönetimi de yalnız bırakmamıştı bizi. Sunum yardımcısının Emre'nin kardeşi olmasını, oturumda karşılaştığım ve üzerimizde çok emeği olan Ahmet Kaşlı hocamı görmek tamamlayınca ayrı bir güzel oldu.

Malzemeyi ben toplamıştım ama pişiren ve tabaklara koyan olmasa hiç birşey olacağı yoktu, sonlanmayacaktı. İki kişi olunca bile birşeyleri çok daha rahat üretebiliyorsunuz; teşekkürler Meltem.

Sempozyumun iyi hazırlanışı bir yana, arkadaşlarımı görebilmekti asıl mutlu eden. Zaten sırf bu nedenle ve birde İstanbul'u onlarla gezebilmek için gitmeyi planlıyordum. Gezme fırsatım oldu da :). Osman ve Levent, 5 dakika boş bırakmadılar beni, her şey düşünülmüştü; ve çok kapıştık hesap ödemek için. Mükemmel muzlu-krokanlı pastasından heralde, Barcelona pastanesinde de hesap ödemede başarısız olunca; ara sokaktaki kahvecide kasaya doğru attığım depardan, bizimkiler önce dumur oldu sonra gülmekten yarıldı :). Eve dönüş yolunu tuttuk. Güzel bir uyku; yatağından ettiğim Zeki'den özür dilemem gerek, ve Osman, herşey için teşekkürler.


Gelmişken birde Ayasofya'yı görelim dedik. Öğleden sonra 4 te kapanıyormuş meğer. Bunu da bizi yabancı sanıp ingilce konuşan birinde yine ingilizce konuşarak öğrendik. Adamı mahçup etmeyeyim diye bende öyle devam ettim, sonra "where are you from?" diye sordu, attım tabii aksanlı bir şekilde "Italiano" diyerek; nerden bileyim adamın italyanca da bildiğini. Vınn, arkana bakmadan, "thank you" deyip kaç :). Önümüzde Sultan Ahmet Camisi. Böyle bir yapı, adam gibi bir koruma önlemi alınmamış ve hafif yıpranmalara maruz kalmış olsa da inanç(ve tabi şan, gösteriş gibi etkenler) uğruna yapılabilecek ve görülebilecek en güzel yerlerden biridir heralde. Bu kadar çok işlenmiş mermeri bir arada görmemiştim hiç.

İstanbullu değilseniz size tüm ulaşım yolları 1.3 YTL. Koyduğunuz yol parasına şaşırabilirsiniz. Çünkü çoğunlukla iki araç kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Herkes koşturuyor, herkes sinirli. "Yaşamak istemem artık aranızda" diye düşünüyor insan. Ve üzülüyorsunuz, harcanan kültüre, tarihe ve yapılara. Nereye baksanız tarih var bu şehirde, değeri hiç mi bilinmez?

Böylece bir macera daha bitti(çizgi film sonu gibi oldu), ve bir sunum daha yapıldı. Sempozyum kartlarını da biriktiriyorum, ne yapacaksam. Şimdilerde başka bir çalışmamız daha var: yapay zeka ve RFID üzerine, iki kişiyiz yine. Birde bize doğrudan hiçbir katkısı olmayacak bir yazılımın peşinde koşuyoruz, üç kişiyiz burada da. Ne kadar kalabalıksak o kadar büyük çalışabiliyoruz, ne kadar uyumluysak o kadar üretebiliyoruz. Vakit az, iş çok. Yapılanlara katılımı kabul ediyoruz, yapılmasını istediklerinizi tartışıyoruz. Umarım sonunu getirebiliriz tümünün.

Hiç yorum yok: