Karikatür Sergileri

Karikatür veya mizah deyince bir çoğumuzun aklına "gülmek" geliyor. Bu gülmenin nasıl olduğu veya neye güldüğümüz(bel altı espriler, küfürler) pek önemli değil sanki. Hepimiz LeMan, Penguen, Uykusuz gibi popüler haftalık mizah dergilerini alıp okuyor ve gülüyüruz. Ama sanat olarak "karikatür"ü düşündüğümüzde onda gülüşün yanında bakış ve duruş da var. Baloncukların genelde az olduğu ya da hiç olmadığı sanatsal karikatürler, karikatüristin sanatçı duyarlığının ve dünyadaki duruşunun temsili aslında. Bu karikatürlere hayat verenlerden Erdem Çolak ve Sait Munzur'un geçen hafta Antakya'da ortak bir sergileri vardı. Nasıl müziğin, renklerin, kelimelerin dünyayı tanımlama, yorumlama ve değiştirme gücü varsa çizgilerin de etkili bir sanatsal silah olduğunu anlıyor insan sergidekileri görünce. Bu sergi sona erdi; ama bu seneki İzmir Enternasyonal Fuarı'nda dünyaca ünlü karikatür sanatçısı Turhan Selçuk'un "Önce Çizgi Vardı" adlı sergisi Doğaltaş Müzesi'nde ve "Küresel Isınma" ile ilgili yurtdışından karikatürlerin olduğu bir sergi İsmet İnönü Kültür Merkezi'nde devam ediyor.

At izi it izi...

Herkese merhabalar...

Bu günlerde dikkatimi tekrardan inatla çekmeye başlayan, gündelik hayatta herkesin karşılaştığı ama pek farkında olmadığımız bazı olayları (bir hikayeyi) paylaşmak istedim...

Bazı genel kabul görmüş kavramlar, olgular çok kolay istismar aracı olarak kullanılabiliyor. Bunu kullanan kişiye de gerçekten amacına ulaşmada fayda sağladığını görebiliyorsunuz, fakat bu onun doğru yolla amacına ulaştığını göstermiyor. Peki bunun farkında olanlar eğer çok sayıda kişi değilse(hatta tek tük kişi ise); yapılan iş, izlenen yol o kişi bazında ve yapılan iş bazında aslında zımni(kapalı, üstü örtük) olarak destek ve teşvik görmüş olmuyor mu??? Diğer kişilere de aynı yolla amaçlarına ulaşabilceklerine örnek teşkil etmiyor mu, ve asıl bu noktadan sonra genele yayılan yanlış alışkanlık, toplumsal kültür tahribatını başlatıyor belki de...

Dedim ya; genel kabul görmüş kavramları amaçlarına kolayca kullanan bir toplumsal alışkanlık gelişiyor. Burada bir diğer örtülü amaç da genel kabul görmüş, gerçekten iyiniyetli amaçların biraz da bu yolla yozlaştırılmasıdır. Çok teorik oldu gibi; anlatmak istediğimi bir örenekle açıklamak isterim. Mesela; kişinin birisinin gayet güzel şartlarda Türkiye'nin güzel bir kaç şehrinde (ör: Çanakkale, Ankara, İzmir) çocukluğu ve üniversite hayatı geçmiş, o kişi maddi yönden fazla sıkıntı çekmemiş ve güzel de bir işe yerleşmiş olsun. Buraya kadar normal. Bu kişi bir de bakıyorsunuz fakirlik edebiyatı söylemini, hak, adalet sedalarını gereğinden fazla yükseltmeye başlıyor. Başta ne var bunda ki diyorsunuz. Biraz sorgulayınca; o kişiyle biraz tavla muhabbetine girince; lisede, üniversitede öyle pek de fakir edebiyatıyla yaşamadığını kendi anlattığı hikayelerden anlıyorsunuz. Burada gerçekten tırnağıyla kazıya kazıya bir yerlere gelmiş insanların reklamı mı bu insana menfaat aracı olarak gelmiş yoksa sadece okuduğu bir kaç kitaptan mı etkilenmiş diye kendi kendinize sormaya devam ederken, asıl gerçek birden karşınıza çıkıyor. O adamın yöneticisi olan kişi gerçekten tırnağıyla oraya gelmiş birisi, ve o kişi yöneticisinin bu yönünü kendine paye biçerek kullanmaya çalışıyor. Yöneticisi bu durumun çok da farkında olmuyor ve zamanla aralarında suni bir yakınlık gelişiyor. "Kafayı çalıştıran" diğer çalışanlar da bu yöntemin tuttuğunu görüyor ve onlar da aynı methodu uygulamaya başlıyor. İşte bu noktada yozlaşma genele sirayet etmiş oluyor. Bu gerçek hikayeyi çok değer verdiğim bir arkadaşımdan dinlediğimde çok da şaşırmamıştım. Çünkü bu yozlaşma kültürü, zaten o kurumu da aşmış toplumun geneline sirayet etmiş ve her an karşımıza farklı bir örneği çıkmıyor muydu?

Burada temelde iki olgu zarar görmüş oluyordu; birincisi tırnağıyla bir yerlere gelme kavramının önemini yok etmek ikincisi de bu kavramı kullanarak (yozlaştırarak) tam tersi bir yöntemle amaca ulaşmanın kapalı olarak teşvik edilmesi. Peki bundan kim zararlı çıkıyor; o kişiler mi; hayır. Genele sirayet eden bu yozlaşma kültürü toplumun değerlerine, bin yıllardır oluşturulmaya gayret edilmiş değerlerine ve toplumun kendi özüne zarar veriyor.

Sonuç olarak; bir kişinin ağzından çıkan yüksek manalı lafları biraz o kişilerin yaşamıyla alakalandırmak gerekiyor galiba. Şöyle ki; aynı söz farklı kişilerin ağzında farklı anlam kazanıyor aslında. Bence; "Para; insanlıktan önemli mi?", "İnsan emeğiyle hak etmeli", "Vatan için canımı veririm" gibi ulvi cümlelerin kimin ağzından çıktığına dikkat etmemiz gerekiyor. Bu cümleleri sarfeden kişiler belki de gerçekte"para kazanmanın tek amaç olduğuna inanan", veya "emek nedir bilmeyen", ve yahut "vatanını kendisinin ufacık menfaatine feda edebilecek yapıda" kişiler olabilir. Yoksa hem bu kavramlar yavaş yavaş, git gide yozlaştırılacak hem de gerçek insanla suni insan ayırt edilemeyecek. Zaten "o tip" insanların da görünmeyen amacı bu sonuçlara ulaşmak da olabilir... Bu toplumda bu anlamda hepimize biraz iş düşüyor, iş işten geçmeden, at izi it izine karışmadan...

Bilgiyi kullanmak...

Herkese merhaba, eğer haber doğru ise dudak ısırtacak olay...

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9746281.asp?gid=229&sz=53444

Savaş ve Barış

Irak, Bosna, II. Dünya savaşı, 17 ağustos depremi, Çernobil, yanan Antalya ve Çanakkale, Karadeniz sahil yolu katliamı, Almanya'daki gurbet işçileri, çöp toplayan çocuklar, mevsimlik işçiler ve aileleri...

Tüm bunları barışa rock festivaline katılan gençleri gördükten sonra tekrar düşündüm. Gerçekten gerek tipleri, gerek konuşma biçimleri tamamiyle başka bir coğrafyanın insanı gibiydiler. Kendilerine uzatılan mikrofona "Savaşa karşıyız!" diye haykırıyorlardı.

Kimisi tek eli üzerinde zıplıyor, kimisi elinde bira ile kendini müziğe kaptırmış kafa sallıyordu. Çoğu farklı illerden gelmişlerdi. Kafkaslar'da savaş başlamıştı. Bizim gençler değişik saç biçimleri ile haykırıyorlardı: "Savaşa karşıyız!".

Savaşa karşı çıkmak güzel şey... Herkes savaşa karşı olmalıdır zaten... Ancak hangi hüzün, hangi savaş bizi savaş karşıtı olan bir etkinlikte çılgınlar gibi eğlendirebilir? Yanan ormanların evsiz köylüleri, göçük altında kalan ufacık bedenler! Savaşa tabiki karşıyız... Asil duruşumuzla, gözyaşlarımızla ve parçalanmış yüreklerimizle her zaman Irak'lı kardeşlerimizin yanındayız ve yanında kalacağız... Hüzne boğularak, hıçkırıklarla ağlayarak Bosna'daki savaşı anımsayacağız... Bu günleri piercinglerimiz, pembe saçlarımız ve Converse marka ayakkabılarımızdan kurtulmuş, bu toprağın dev gibi bir çınarı olarak ağıtlarla ve türkülerle hatırlayacağız...

Bu hüzün nehiri uzar gider... Nehirin kenarında dev gibi bir çınar... Nehirin sesinden incinmiş, yapraklarını dökmüş... Çınarın dibinde bir adam, bu kan nehirine bakıyor. Bir yanda tükenmiş ömrü, bir yanda yolda kalanlar, bir yanda akıp gidenler... Dilinde bir türkü :

Bir insan ömrünü neye vermeli
Para mı onur mu taş diken bir yol
Ağacın köküne inmek mi yoksa
Savrulup gidiyor yaprak dediğin
...

Tuzla'da işçiler birer birer ölüyor... Ormanlar yanıyor... Bombalar yağıyor... Yaşamlar savrulup gidiyor...

Hayat devam ediyor!

İlkokul

Bazı günler dilime çok eskiden öğrendiğim bir ilkokul marşı takılır, sözlerini doğru hatırlamıyor olabilirim ama internette bulamadım bu sözleri; kaybolup gitmemesi için yazıyorum.

İlkokul yarını öğreten bize,
İlkokul hayatı gösteren bize,
Okumak öğrenmek bilmek ne güzel,
Çeksin arkasından bizi bu emel.

Bir gün biz ayrılsak da ondan ancak,
Daima başımızda parlayacak,
Anne oracıkta açılan kucak,
Vatan oracıkta yanan bir ocak.


Okullar yine açılıyor... Önlük sevinci, sol yan cebime koyacağım mendil ile tamamlanıyor; yeni ayakkabım da varsa benden keyifli kimse yoktur o günlerde :)

Birkaç ay önce köy öğretmenlerini oluşturduğu bir site ile karşılaşmıştım; bu güne kadar yazamadığım için özür diliyorum.

http://www.koyogretmeni.com adresine bir bakın, belki sizin memleketinizde de az da olsa yardımınız olabilecek bir okul vardır.

Java'da String Karşılaştırma

Java'da string karşılaştırması yaparken yaşayabileceğiniz problemlerden biri kullandığınız yerele (Locale) göre sonuçların yanlış olma ihtimalidir. Mesele normal bir sıralayıcı kullandığınız zaman büyük ihtimalle Türkçe karakterleriniz sıralamanın sonunda yer alacaktır. 


Bu sorunu çözmek için (elbette Türkçe için değil sadece, İspanyolca'daki ñ harfi ile ilgili de problemler çıkabiliyor) Collator adı verilen bir sınıftan yararlanılıyor. Bu sınıf yardımıyla sıralamalar istenen bir yerele göre rahatça yapılabiliyor. Örnek bir sınıf kodunu aşağıda bulabilirsiniz ve deneyebilirsiniz. Konunun ayrıntılı açıklamasını aşağıda verdiğim kaynak bağlantısıyla inceleyebilirsiniz. Kaynak kodu çalıştırdığınız zaman normal sıralamada Türkçe karakterlerin sona gittiğini ama Collator kullanınca uygun Locale ile doğru yerlerde bulunduğunu görebilirsiniz.

import java.awt.EventQueue;
import java.text.Collator;
import java.util.Arrays;
import java.util.Collections;
import java.util.List;
import java.util.Locale;

import javax.swing.Box;
import javax.swing.JFrame;
import javax.swing.JLabel;
import javax.swing.JTextArea;

public class StringKarsilastirma {
public static void main(final String args[]) {
final Runnable runner = new Runnable() {
public void run() {
// Siralamada kullanilacak kelimeler
final String words[] = { "İl", "üç", "üşüme", "şiir", "İki",
"Çeşme", "Gök", "Araba" };
// Dizimizi List haline getiriyoruz
final List list = Arrays.asList(words);
// Goruntuleme icin kullanacagimiz pencereyi yaratiyoruz
final JFrame frame = new JFrame("Sıralama");
frame.setDefaultCloseOperation(JFrame.EXIT_ON_CLOSE);
final Box box = Box.createVerticalBox();
frame.setContentPane(box);
// En ustte kelimeleri normal halleriyle gosterelim
JLabel label = new JLabel("Kelimeler:");
box.add(label);
JTextArea textArea = new JTextArea(list.toString());
box.add(textArea);
// Collections sınıfındaki standart siralama metodunu cagiralim
Collections.sort(list);
label = new JLabel("Sıralı:");
box.add(label);
textArea = new JTextArea(list.toString());
box.add(textArea);
// Turkce collator yaratalim
final Collator trCollator = Collator.getInstance(new Locale(
"tr"));
// Bu collatoru kullanarak siralama yapalim
Collections.sort(list, trCollator);
label = new JLabel("Türkçe:");
box.add(label);
textArea = new JTextArea(list.toString());
box.add(textArea);
frame.setSize(400, 200);
frame.setVisible(true);
}
};
EventQueue.invokeLater(runner);
}
}


Kaynak: Sorting Strings