1984 Doğu Almanya'sının vatandaşları üzerinde baskı kurmak için kullandığu en büyük silah Ministerium für Staatssicherheit yani Devlet Güvenlik Bakanlığı'dır ve bu kurumun en başarılı subaylarından birisi Gerd Wiesler'dir.
Tam bir yavşak politikacı profili çizen dönemin Kültür Bakanı, yine o dönemde Doğu Almanya'nın en başarılı yazarlarından birisi olarak kabul edilen Georg Dreyman'ın yavuklusuna gözü koyar ve yazarımızın açığının bulunması için Gerd Wiesler görevlendirilir.
Zaman, başbakan hakkında bir fıkra anlattığınız zaman kariyerinizin sonlandığı; gazetelerin, tiyatroların, kitapların yasaklandığı bir zaman. Dolayısıyla pek bir entellektüel olan Georg Dreyman'ın mutlaka bir açığını yakalarız diye düşünürler ve yazarın evde olmadığı bir gün eve girip bütün dinleme teşkilatını eve bir güzel döşerler. Yazarımız etliye sütlüye dokunmadan yaşamını devam ettirirken en yakın arkadaşlarından olan yasaklı bir tiyatro yönetmeni içinde olduğu duruma dayanamaz ve intihar eder. Bu olay yazarımızı artık bişey yapmalı şeklinde dürter ve alır kaleme girişir yazmaya...
Görevinin gereklerinden asla taviz vermeyen sert yüzbaşı, yazarın evini dinlerken içinde bulunduğu durumda bir terslik olduğunu anlamaya başlar. Kendi bildiği doğrularla yazarın savunduğu doğrular çelişmektedir. Sonuç olarak görevi açısından asla yapmaması gerekeni yapar, yani yazarın hayatına ufak müdahalelerde bulunur. Ama aslında kendisi yazarın hayatına girdikçe; yazarın hayatı, savunduğu fikirler de kendi aklına, zihnine girmektedir. Ve sonuçta kaçınılmaz olan gerçekleşir, değişim başlar...
Yönetmen, Florian Hencel Von Donnersmack'ın aynı zamanda senaryosunu da yazdığı film, 79. Oscar Töreni'nde en iyi yabancı film dalında Almanya'dan Oscar'a aday oldu ve sonuçta da aldı. Film aynı zamanda 19. Avrupa Film Ödülleri'nde en iyi film ödülünü almıştı. İzledikten sonra bu ödülleri haketmediğini söylemek zor. Dönemin baskıcı Doğu Almanya'sı duru ve net bir şekilde aktarılıyor. Mekanların sinir bozucu sadeliği ve soğukluğu o zamanın doğu bloku ülkesi havasını kesinlikle size hissettiriyor. Yüzbaşıyı canlandıran başrol oyuncusu Ulrich Muche de kesinlikle çok başarılı. Psikopatlık derecesinde görevine bağlı bir adamın yaşadığı ikilemi ve akabinde yaşadığı değişimi izleyiciye aktarırken kullandığı abartıdan uzak mimikleri ve Kevin Spacey'i anımsatan donuk bakışları kendisini öne çıkartan faktörler...
Sonuç olarak:
- Hediye paketi mi olsun?
- Hayır, bu benim için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder