"Armutlu"


(Kaynak : http://www.fotokritik.com/737965 - Kemal Elitaş)

"Armutlu'nun karakolmuş okulları
Bahçesinde bir panzer yatarmış
Panzerin gölgesinde büyürmüş çocuklar
Panzer çocuğun topunu çalmış
Çocuk koşmuş topunu almaya
Panzer yürümüş çocuk yedi yaşında kalmış"

Antakya'da Armutlu'da oturuyordum, Elektrik mahallesiydi ama Armutlu derdik. 1980 öncesinden gelen sol bir ağırlığı vardı bu ismin. Büyüklerimizin anlattığı bir direniş tarihi. Elbette yaşımız (kardeşimle) küçük anlamıyoruz çoğu şeyi. Ama çevremiz bizi belli bir şekilde yetiştirmiş. Paylaşımcı, sevgi dolu, masum, terbiyeli ve akıllı ve de olabildiğince devrimci. Bir şarkı duyuyorsun dedenlerde otururken, anlamlandırmaya çalışıyorsun sözleri. Kaset nereden gelmiş bilmiyorsun, ama dayının, teyzenin devrimci arkadaşları var, onlar bırakmış olmalı. Vakti zamanında, 80 öncesinde onlar da elde silah nöbet tutmuşlar yaşları yettikçe. Anlatılır sana 80 öncesi devrimciler. Acilcilerden bahsedilir ama anlamazsın. Aklında canlandıramazsın. Bizim çatıda nöbet tutulurdu der dayın, kafanda tasavvur etmeye çalışırsın. Ama küçüksündür, yapamazsın. Hep çok sevdiğin kovboy filmlerindeki gibi kovboylar canlanır zihninde. Şarkıyı çok seversin. Armutlu'yu anlatır çünkü. Armutlu'da ezilen bir çocuğu. Sen de çocuksun. Üzüntülerin değil sevinçlerin, paylaşımların anlatıldığı bir çocuk. Büyüdükçe ölen devrimcileri, gençleri öğrenirsin. Üzüntüleri öğrenirsin. Yurtdışına kaçmak zorunda kalan ve uzun yıllar boyu görüşülemeyen arkadaşları duyarsın. Bunun üstüne en çok koyanın para kazanmaya başlayınca değişen devrimciler olduğunu öğrenirsin, üzer bu seni de etrafındakiler gibi. Öyle bir dönemdir ki anlatılan bir kurşun hafif kaysa hayatta olmayacağın kesindir. Ama kaymamıştır o kurşun, başka birini vurmuştur.

Yıllar geçer, kaset artık çocuklukta kalmıştır. Lise dönemi başlamıştır. Deli gibi dinlediğin, ilk defa kürtçeyi duyduğun kaset geçmiştedir artık. Ama hala bir Armutlu'dan bahsedilir. Ama bu Armutlu değişmiştir. Gururlu, onurlu, devrimci gençlerin armutlusu değildir. Serserileşen, geçmişten kendine pay çıkaran kavgacı bir armutlu gençliğidir artık.

Üniversiteye başlarsın, eve bir kaset gelir. Özgürlük Türküsü kasedidir. Sol düşüncenin hakim olduğu, Antakyalıların beraber yaşadığı bir evde hep böyle etnik, protest kasetler dinlenir. Ve "Sevcan"'ı duyarsın. Çocukluğa gidersin, Sevcan olursun Umut olursun Eylem olursun. Çocuk olursun ve artık büyümemek istersin. Büyüdükçe ne umuttan, ne sevcandan ne de eylemden eser kalmamaktadır. Gittikçe değişmiştir dünya. Doğum yılın bir çağın bitişi, yeni bir çağın başlangıcıdır. Etrafındaki kimseye neden onlara benzemediğini anlatamazsın. Söyleyemezsin nasıl büyütüldüğünü, neden böyle olduğunu anlatamazsın. Neden "Sevcan" şarkısında gözlerinin yaşardığını anlatamazsın kimseye, kimse anlamak ta istemez zaten. Artık insanlar için umut, eylem, paylaşım, dostluk yoktur. Sadece laftadır. Tüketim çılgınlığı üst boyuttadır. Sen de arada kalırsın, "bir yanın burada kalır, yüreğin başka ellerde"dir.

Hiç yorum yok: