Tasarım desenleri ile ilgili hızlı bir şekilde göz atma ihtiyacı duyduğunuzda işinize yarayabilecek ve hatta çıktısını alıp yanınızda taşıyabileceğiniz iki sayfalık bir belgeyi paylaşan blog yazısını duyurmadan olmaz. Adı geçen kaynağı ilgili yazıdan PDF olarak indirebilirsiniz.
Tasarım Desenleri
Design Patterns: Elements of Reusable Object-Oriented Software
Bilgisayar alanından hareketle yaşamla ilgili her şeyi paylaşmaya çalışan arkadaşların oluşturduğu kollektif bir günlüktür.
NASA: Ocak’ta Mars’a asteroid çarpabilir
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Ocak ayı sonunda Mars gezegenine bir asteroidin çarpabileceğini bildirmiş. İşte Ocak aynın sonuna geldik...
Bir astreodin bir gezegene çarpış süresini hesaplayabiliyoruz artık. Ya da NASA bizim için hesaplıyor, ben hesaplayacak bilgiye sahip değilim. Hesaplayacak bilgiye sahip olsam bile bana hesaplatırlar mı bilmiyorum. Ancak ben bu işleri yapanlarla aynı türe sahip olduğum için, yani insan olduğum için, bu hesaplama işleminin yapılabilmesinden istersem mutluluk duyabilirim. Bu hesaplamaların sonuçlarından endişelenebilir ve hiç çıkmadığım karamsarlık çukurunun daha derinlerine inebilirim.
Aslında o astreoid hergün dünyamıza çarpmaktadır ve bunu görmek için büyük hesaplama gücüne, paralel bilgisayarlara, milyon dolarlık işlemcilere gerek de yoktur.
Aya gidilecek
daha da ötelere
teleskopların bile görmediği yere
Ama bizim dünyada ne zaman kimse
aç kalmayacak,
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmayacak kimse kimsenin?
NASA'nın bunu da hesaplamasını istiyorum : Ne zaman?
Bir astreodin bir gezegene çarpış süresini hesaplayabiliyoruz artık. Ya da NASA bizim için hesaplıyor, ben hesaplayacak bilgiye sahip değilim. Hesaplayacak bilgiye sahip olsam bile bana hesaplatırlar mı bilmiyorum. Ancak ben bu işleri yapanlarla aynı türe sahip olduğum için, yani insan olduğum için, bu hesaplama işleminin yapılabilmesinden istersem mutluluk duyabilirim. Bu hesaplamaların sonuçlarından endişelenebilir ve hiç çıkmadığım karamsarlık çukurunun daha derinlerine inebilirim.
Aslında o astreoid hergün dünyamıza çarpmaktadır ve bunu görmek için büyük hesaplama gücüne, paralel bilgisayarlara, milyon dolarlık işlemcilere gerek de yoktur.
Aya gidilecek
daha da ötelere
teleskopların bile görmediği yere
Ama bizim dünyada ne zaman kimse
aç kalmayacak,
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmayacak kimse kimsenin?
NASA'nın bunu da hesaplamasını istiyorum : Ne zaman?
Hibakusha
Hiroşima'ya atılan atom bombası aslında "İnsanlık"ın dönüm noktalarından biridir. 250000 (Yazıyla iki yüz elli bin) insanı öldürdüğü söylenen bu bomba yeni bir çağın başlangıcıdır (bence). İnsanın çıkarı için neler yapabileceğinin bir göstergesidir.
Atom bombası Manhattan projesinin bir ürünüdür. Bu projede çalışan bilim insanlarının ortaya çıkacak olan sonucu bilip bilmediklerine dair merakım bir türlü çözülmemiştir (Aslında çalışan bilim insanlarının günlüklerini ve düşüncelerini okusam bu merakım çözülecek). Bir insan (bilim insanı olmasını da geçtim) sonuçlarını bilerek böyle bir yıkımın sorumluluğunu hayatı boyunca (aslında sonucunu düşünmeden yapmış olsa da) üstünde taşıyabilir mi? Bu soru kafamı her zaman kurcalar. Acaba ben insanı gözümde mi büyütüyorum diye merak bile ediyorum.
Teknoloji ve bilimdeki gelişmeler incelendiği zaman en çok gelişmenin savunma (neden savunma? aslında saldırı olması gerekmiyor mu?) sanayi sayesinde olduğu ve özellikle savaş dönemlerinde gerçekleştiği göze çarpacaktır. Mesela bir savaş çıksa (şu an evet savaşlar ama benim kastım geniş ölçekli bir savaş) bilim ve teknolojide ki zevk ve rahatlığa yönelik gelişmeler bıçak gibi kesilecek ve savaşın daha iyi sürmesi için gereken üretimler yapılacaktır. Birinci ve ikinci dünya savaşı bu açılardan bilim ve teknolojiye oldukça fazla katkı sağlamıştır.
Farkındayım konu oldukça dağılıyor, aslında bilim insanlarının böyle tehlikeli sonuçları olabilecek girişimlere girerken bu çalışmalarını çok basitçe sadece meraka dayandırarak açıkladıkları olmuştur. Yaptığımız iş sadece merağımızı gidermek diyorlardır herhalde. Amerika'da bir bilim adamı (Benjamin Kuipers) neden askeri destek almadığını oldukça güzel bir şekilde açıklıyor. Ve gerçekten çoğu bilimsel ve teknolojik proje askeri destek aldığında sorun yaşamıyorsunuz, istediğiniz şekilde araştırma geliştirme yapabiliyorsunuz ve istediğiniz kadar insanı çalıştırabiliyorsunuz. Ama etik olarak bu tip projelere karşı çıktığınız zaman destek sıkıntısı çekmeniz de kaçınılmaz.
Özetle, bütün bu yazıya yol açan aslında atom bombasının etkilerini gösteren Hiroşima ve Nagazaki fotoğrafları olmuştur. İncelemenizi öneriririm.
(Aslında Japonya'nın bu saldırıdan sonra bugün geldiği nokta gerçekten incelenmelidir. Atom bombası sonucunda bilimsel ve teknolojik olarak oldukça gelişmişlerdir. Bir de o bombayı atan ülkenin Japonya'da (filmlerden gördüğüm kadarıyla) yarattığı kültürel erozyonu da irdelemek gerekiyor)
Bağlantılar:
Atomic Archive
Atomic Bomb:Decision
Milliyet'teki "daha önce görmediğiniz fotoğraflarla Hiroşima cehenemmi" galerisi
Küçük bir atom bombası - Charles Bukowski
Hibakusha
Biterken :
"Savaş istiyoruz!"
En önce vuruldu
Bunu yazan.
Bertolt Brecht
Atom bombası Manhattan projesinin bir ürünüdür. Bu projede çalışan bilim insanlarının ortaya çıkacak olan sonucu bilip bilmediklerine dair merakım bir türlü çözülmemiştir (Aslında çalışan bilim insanlarının günlüklerini ve düşüncelerini okusam bu merakım çözülecek). Bir insan (bilim insanı olmasını da geçtim) sonuçlarını bilerek böyle bir yıkımın sorumluluğunu hayatı boyunca (aslında sonucunu düşünmeden yapmış olsa da) üstünde taşıyabilir mi? Bu soru kafamı her zaman kurcalar. Acaba ben insanı gözümde mi büyütüyorum diye merak bile ediyorum.
Teknoloji ve bilimdeki gelişmeler incelendiği zaman en çok gelişmenin savunma (neden savunma? aslında saldırı olması gerekmiyor mu?) sanayi sayesinde olduğu ve özellikle savaş dönemlerinde gerçekleştiği göze çarpacaktır. Mesela bir savaş çıksa (şu an evet savaşlar ama benim kastım geniş ölçekli bir savaş) bilim ve teknolojide ki zevk ve rahatlığa yönelik gelişmeler bıçak gibi kesilecek ve savaşın daha iyi sürmesi için gereken üretimler yapılacaktır. Birinci ve ikinci dünya savaşı bu açılardan bilim ve teknolojiye oldukça fazla katkı sağlamıştır.
Farkındayım konu oldukça dağılıyor, aslında bilim insanlarının böyle tehlikeli sonuçları olabilecek girişimlere girerken bu çalışmalarını çok basitçe sadece meraka dayandırarak açıkladıkları olmuştur. Yaptığımız iş sadece merağımızı gidermek diyorlardır herhalde. Amerika'da bir bilim adamı (Benjamin Kuipers) neden askeri destek almadığını oldukça güzel bir şekilde açıklıyor. Ve gerçekten çoğu bilimsel ve teknolojik proje askeri destek aldığında sorun yaşamıyorsunuz, istediğiniz şekilde araştırma geliştirme yapabiliyorsunuz ve istediğiniz kadar insanı çalıştırabiliyorsunuz. Ama etik olarak bu tip projelere karşı çıktığınız zaman destek sıkıntısı çekmeniz de kaçınılmaz.
Özetle, bütün bu yazıya yol açan aslında atom bombasının etkilerini gösteren Hiroşima ve Nagazaki fotoğrafları olmuştur. İncelemenizi öneriririm.
(Aslında Japonya'nın bu saldırıdan sonra bugün geldiği nokta gerçekten incelenmelidir. Atom bombası sonucunda bilimsel ve teknolojik olarak oldukça gelişmişlerdir. Bir de o bombayı atan ülkenin Japonya'da (filmlerden gördüğüm kadarıyla) yarattığı kültürel erozyonu da irdelemek gerekiyor)
Bağlantılar:
Atomic Archive
Atomic Bomb:Decision
Milliyet'teki "daha önce görmediğiniz fotoğraflarla Hiroşima cehenemmi" galerisi
Küçük bir atom bombası - Charles Bukowski
Hibakusha
Biterken :
"Savaş istiyoruz!"
En önce vuruldu
Bunu yazan.
Bertolt Brecht
Prolog'a Giriş
Bilgisayarlara bizim gibi karar verebileceği, bizim çıkarımlarımıza benzer aşamaları olan sonuçlara ulaşabileceği, kısaca yapay zeka ile ilgili uygulamalar yaptırabilmek için mantık programlama dilleri kullanabiliyoruz. Her ne kadar günümüzde bilgisayarlar zeka konusunda elimize su dökemese de bir çok problemi çözerken daha hızlı ve başarılı sonuçlara ulaşan programlar yazılabiliyor. Bu programları yazabilmemiz için matematiksel mantıka benzer süreçler kullandığımız diller var. Prolog(PROgrammation en LOGique-Fransızca) onlardan biri sadece. Bildirimsel programlama dili dediğimiz bu tür, geleneksel programlamada(yordamsal programlama) kullanılan dizili eylemlerden değil; gerçekler, kurallar ve bunlardan çıkarılan sonuçlardan oluşuyor. C, C++, Java, Pascal gibi dillerde programın adım adım ne yapması gerektiğini söylerken Prolog'un da içinde yer aldığı bildirimsel dillerde durumları bildirir ve programdan çözüm isteriz.
Bir Prolog kodu en genel haliyle üç bölüme ayrılır; PREDICATES dediğimiz kısımda gerçeklerin tanımını yapar, CLAUSES bölümünde tanımladığımız gerçeklere uygun kuralları belirtiriz. Daha sonra GOAL dediğimiz kısımda aradığımız çözümü verdiğimiz bilgilere dayanarak bulmasını sağlayacak soruları sorar ve sonuca varırız. Prolog'ta değişkenleri belirtebilmek için büyük harfle başlayan , sabitler için de küçük harf ile başlayan sözcükler kullanıyoruz.
Çoğunlukla programlama dillerinde ilk örnek olarak verilen:
Merhaba Dünya
%Bu "merhaba dünya" diyen prolog kodu
GOAL
write("Merhaba Dünya").
%Bu kod VISUAL PROLOG'ta yazıldı.
%write VISUAL PROLOG'da tanımlı bir gerçek
Bağlantılar:
Prolog Öğretici
SWI Prolog
GNU Prolog
Visual Prolog
Bir Prolog kodu en genel haliyle üç bölüme ayrılır; PREDICATES dediğimiz kısımda gerçeklerin tanımını yapar, CLAUSES bölümünde tanımladığımız gerçeklere uygun kuralları belirtiriz. Daha sonra GOAL dediğimiz kısımda aradığımız çözümü verdiğimiz bilgilere dayanarak bulmasını sağlayacak soruları sorar ve sonuca varırız. Prolog'ta değişkenleri belirtebilmek için büyük harfle başlayan , sabitler için de küçük harf ile başlayan sözcükler kullanıyoruz.
Çoğunlukla programlama dillerinde ilk örnek olarak verilen:
Merhaba Dünya
%Bu "merhaba dünya" diyen prolog kodu
GOAL
write("Merhaba Dünya").
%Bu kod VISUAL PROLOG'ta yazıldı.
%write VISUAL PROLOG'da tanımlı bir gerçek
Bağlantılar:
Prolog Öğretici
SWI Prolog
GNU Prolog
Visual Prolog
Persepolis
İran'ın yakın geçmişinden bahseden güzel bir animasyon film. İran'da şahın devrilmesiyle başlayan zincirleme olaylar bir kadının anlatımıyla canlandırılmış. Başrolde anlatıcı konumunu üstlenen Marjane Satrapi kendi hikayesini anlatmış. İran'ın yakın geçmişini öğrenmek ve anlamak açısından izlenmesi gereken bir film diye düşünüyorum. Batının doğu hakkındaki ve doğunun batı hakkındaki düşünceleri ve bu iki ucun yaşam tarzlarının farklılıkları bence güzel yansıtılmış.
"Her özgürlüğün bir bedeli vardır."
IMDB Bağlantısı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)